YAR SAÇINI YAN TARAMIŞ O DA BENİM İNADIMA
YAR SACINI YAN TARAMIS O DA BENIM INADIMA  
  Ana Sayfa
  BULUŞMA NOKTASI
  Sayaç
  SİTE HAKKINDA DÜŞÜNCELERİNİZ
  HAMİT FENDOGLUNU KİM VEYA KİMLER ÖLDÜRDÜ ??
  MALATYANIN KÜLTÜREL YAPISI
  İLK TEVİZYON
  İLK MATBAA
  İLK CEMEKANLI DÜKKAN
  İLK FABRİKA
  İLK İÇME SUYU
  İLK ELEKTİRİK
  İLK OTOMOBİL
  İLK TREN
  İLK UCAK
  İLK FUTBOL VE SAHA
  İLK MİNDER GÜREŞİ
  İLK İSLİM DAMI
  ÖNERDİKLERİNİZ
  LİNK LİSTESİ
MALATYANIN KÜLTÜREL YAPISI

MALATYA'NIN KÜLTÜREL YAPISININ OLUŞUMUNDAKİ FAKTÖRLER

Gerek Malazgirt Zafer'inden hemen sonra kurulan danişmend oğulları döneminde, gerekse Selçuklular Zamanın da Malatya çevresinde de, birbirinden farklı, aynı zamanda birbiri ile zıtlaşan iki fikir ve kültürel çevre oluşmuştur. Danişmend oğullarının Anadolu'da geliştirdiği kültürel faaliyet milli bir karakter ve hüviyet kazandırmıştır.

Danişmend oğulları gazilik mefkuresine, Türk kültürüne ve Türkmenlik nlküsüne büyük değer vererek ülkede bunu gerçekleştirmeye gayret göstermiştir. O dönemde kaleme alınmış olan (Danişmend - name) Tokat'tan, haşlayarak Malatya'ya da içine alıp şimdiki Suriye sınırımıza kadar uzanan danişmend ülkesindeki kültürel anlayışı bir ürünüdür. Dede Korkut hikayeleri de XVI. yüzyılda yine danişmendlerin elinde bulunan Amasya ilinde derlenmiştir. Danişmend oğullan dönemindeki bu kültürel politika sonucu danişmend ili gözle görülür, elle tutulur bir kültürel yapıya kavuşmuştur. Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde yörede bu karakter aynen muhafaza edilmiştir. Manzum Seyyid Battal gazi Destan'ının uzun kış gecelerinde okunması gazilik, şehitlik mertebelerine ulaşmak rüyaları içinde büyüyen gençlerin ideal sahibi olarak yetişmelerine yardımcı olmuştur.

Malatya, Türk'lerin eline geçmeden öncede önemli bir kültürel merkezdi. Süryanilerin egemenliğinde iken, şehri ele geçiren danişmendli Melik Ahmet üazi, şehirdeki yapıyı bozmadan İslami görüşe geniş yer verdi. Bu arada çok sayıda Arap ve İran kökenli bilim adamları Malatya'ya yerleşmiş oldu. Aslında Malatya'nın kuzey Mezopotamya ve Suriye üzerinden Anadolu'ya açılan yolların birleştiği noktada bulunması buranın önemli bir ilim ve fikir merkezi olmasına yol açtı.

İran ve Arap kökenli bilim adamlarının farklı görüş ve tutumları yüzyıllarca süren fikir kargaşasına neden oldu. Anadolulun Moğollar tarafından işgalinden sonra Malatya yabancı kültürlerden soyutlanarak kendi öz kültürüne sahip olmayı başarabilmiştir. Ancak Kayseri ve Konya daha bir süre İran kültürünün etkisinden kurtulamamıştır.

Süryani, Arap, İran ve Türk kültürlerinin sürekli çatışma halinde bulunması sonunda Anadolu'ya Türk kültürünün damgasını vurması oldu. Aynı coğrafyanın önemli noktasında yer alan Malatya, bu bakımdan tarihten gelen köklü, önemli ve milli bir kültürel yapıya sahip olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak tarihi boyunca birçok ünlü bilim ve devlet adamı yetiştire gelmiştir.

 

MALATYA'NIN KÜLTÜREL YAPISI

 

Kültürü ana hatlarıyla tanımlarken bireylerin, ailelerin mahalle ve belde ve ülkelerinde kendine özgü kültür yapılarının bulunabileceğini, insanların fiziki yapı, renk, şive ve giysileri ile pek azda olsa bazı farklılıklar gösterebileceklerini hatırlatmış iller arasındaki maddi sınırlar gibi, kültür dediğimiz folklorik ve etnografik bu farklılıklarında bir sınır çizip hemşerilik bağlarını oluşturabileceklerini vurgulaşmıştık. Aynı milletten olmanın verdiği maddi -manevi bütünlük içerisinde az ya da çok görülebilen bu özel kültürel ayrıcalıkların ve o bölge ve beldenin kişiliğini çizmekte milli duygu ve bağlarını beslemektedir. Bu bağların güçlü veya zayıflığı o bölge toplumunun toplum olarak, devlet olarak ayakta kalabilmesinin ölçüsüdür. Devleler, toplumlar, iller ve bölgeler birazda bu kültürel güçleri ile ad yapmışlar. Tarih içerisinde yasaya gelmişlerdir.

Malatya bu yönü ile oldukça eski ve köklü olduğu kadar da güçlü bir kültüre sahiptir, Köklü ve zengin kültürü sayesinde tarihi süreç içersinde adında da söz ettire gelmiş, olaylar içerisinde eritilememiştir. Geçmişte, sık sık el değiştirmiş maddeten harap edilmiş olmasına rağmen kültür yapısını koruyabilmiştir.

Aynı şekilde, 1900 yılı başlarında 12-13 bin civarında bir nüfusa sahip bir şehir iken, (80 bin civarında Elazığ - Baskil ve Palu ilçesinden olmak üzere) Elazığ Adıyaman ağırlıklı çevre illerden gelen ve kendi il sınırları içerisindeki kasaba ve köylerden inip yerleşenlerle günümüzde (716.600) nüfusa yükselmiş olduğu halde gelenleri kendi kültürel potasında eritebilmiş-ve çağdaş gidişe bu kültürel yapı ile ayak uydurabilmiştir. Dolayı ile etkili hemşerilik bağları zaman içerisinde eritilmemiş tam tersine güçlendirilmiştir.

İl sınırları içerisinde yaşayanlarda çok, halen Malatya dışında bulunan yaklaşık (yedi yüz bin) civarındaki Malatya'nın kalıcı olarak yerleştikleri yerlerde daha kazançlı, sağlıklı ve mutlu bir hayat sürdükleri halde, Malatya ile bağlarını sürdürmeleri ve "Malatya'lı olmaktan onur duyuyoruz" demeleri bunun açık bir kanaatidir.

Malatya'da eski bir konak

 

Malatya'nın kültürel yapısı bizzat kendisidir. Dünü ile bugünü ve ünlüleri ile ülke genelinde bıraktığı silinmez eserleri ile tescillidir. Bunun içinde Malatya'lı, Malatyalı olmaktan kıvanç duyuyorum demektedir. Birkaç sayfaya sığdırmaya Çalışılan bu ifadeler ise sadece İl'in, derin zengin ve aydınlık kültüründen özetleridir. Öz bir ifade ile Malatya'nın kültürü tarihi kadar eski toprağı kadar bereketli, suları kadar berrak İnsanları kadar Ünlüdür. Bilinmesi, istenilmesi ve geleceğe İletilmesi gereklidir."

 Malatya'dan Eski Bir görünüm


MALATYA ADININ ASLI(*)

I Yır şehrin tarihi yazılırken, öncelikle adının nereden çıktığı ilk kez kimler uı.ıliıulan ne zamandan beri kullanıldığını araştırılması gerekmektedir. Bu ı 'I' ııle Malatya adının kökeninin, ne gibi değişikliklere uğradığını bilinmesinde şehrin tarihinin yazılması bakımından büyük yarar bulunmaktadır.

Yazılı tarihten önce Malatya ve çevresinde yaşayan insanlar tarafından bırakılan kültür kalıntılarına rastlamak mümkün ise de bu devrelere ilişkin löhrin adı hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Ancak, büyük Hitit imparatorluğunun Avrupa'dan gelen firikler tarafından M.Ö.1200 yılında vık ilip kısa bir süre içinde parçalandıktan sonra, Hitit kültür ve uygarlığı bazı pehir devletleri tarafından bir süre daha devam ettirilmiştir. Özellikle Hitit konfederasyonuna bağlı Malatya şehir devleti, Asur istilasına kadar Hititlerin devamı halinde varlığını sürdürebilmiştir.

Kayseri yakınında kültepe höyüğünde (neşaş) yapılan kazılarda elde I dilen çivi yazılı belgelerde, ilk kez MELİTA şeklinde görülen Malatya adının I [itil kaynaklarında MALDİYA olarak seçtiği tespit edilmiştir.

Asur imparatorluk arşivindeki kayıtlarda, MELÎ DDU ; MELİ-D, Urartu

kaynak belgelerinde de, MELİTEA ve MİLİDYA şeklinde görülmüş ve çivi

yazısı uzmanları tarafından okunmuştur. Bir kısım Hit it kitabelerinde, Malatya

ilııi öküz başı ve ayağı ile sembolize edildiği saptanmıştır. Yukarıdaki

.ışıklamalardan da anlaşılacağı üzere Malatya adı belli bir kökten çıkmıştır.

Latin kaynaklarında, MELİTAM halinde görülen bu kelime yüzyıllar .i »m a Romalıların eline geçtiği zaman yeni sahipleri tarafından MELİTA, MİLİ TN şekline dönüştürülmüştür.

 

 

Daha başka kaynak olabilecek belgelerde, MELİDDA, MILYT-TA, MİLLİDİ A biçiminde yazılmıştır.

Çivi yazısını çözerek okuyan ünlü çek bilgini ve çivi yazısı uzamanı B.HRUZMY-Malatya adının, melit-melid'den türediğini bu kelimelerin ise Hitit dilinde "Bal" anlamına geldiğini ifade etmiştir.

B.HRUZMY'nin yaklaşımı ve Malatya adının, Hitit dilindeki bal anlamına gelen "Melit - Melid" kelimesinden doğduğu kesinlik kazanmıştır. Böylece, halen ünlü olan Malatya balının, Hitit'ler ve onlardan daha çok eski devirlerde de üretildiği, şehrin adının "BAL" anlamına geldiği anlaşılmaktadır.

Eski çağ coğrafyacılarından Amasya'lı STROBON 'coğrafya'adlı kitabından Malatya'dan söz ederken MELİTEN'in etrafının üzüm bağları ile çevrildiğini, bağ bahçelerinin güzelliğini, ormanlarla kaplı bulunduğunu üzümlerinden Monarit adında şarap üretildiğini, bunun herkes tarafından arandığını bildirmiştir.

Malatya'da 1225 yılında doğan ve bu şehirde yaşayan Malatya'lı ünlü tarih yazan Ebul-Faraç İbn - ül İbri (Bar Hebraeus) doğduğu bu şehrin adını MELİTEN şeklinde yazılmıştır.

Romalılardan önce Helenizm krallıkları devirlerinde, gerekse Romalılar, Bizanslılar ve haçlı savaşları sırasından batılı yazarlar Malatya'da, MELİTENE olarak söz etmişlerdir.

Ünlü Türk seyyahı evliya çelebi SEYHATNAMESİNDE, Malatyalı anlatırken, bu şehre İranlıların ASPUZAN, Türkmenlerin M AL ATTA, Yunanlıların ise RAKBE, diğer bazı tarihçilerin ise 'DAR-ÜLRAKBE'diye atlandırıldıklarmı, şehrin ilk kurucusunun Yunus Peygamber ümmetinden 'RAKBE'adlı bir hükümdar olduğundan kurucusunun adı ile anıldığını şehri 'ASPOZ'adındaki kızının bayındır hale getirdiğini ifade etmiştir.

Evliya Çelebinin, verdiği yukarıdaki bilgiler tarihi gerçekleri yansıtmamak-tadır, ancak Aspoz, Aspuzu, yeni Malatya'nın kurulduğu yer olarak halk tarafından bilinmektedir.

Sonuç olarak, Malatya adının "Melit" (Hititçe Bal) den türediği kesinlik kazanmaktadır.

 

MALATYA AMBLEMİ

(SİMEGESİ - SEMBOLÜ)

Çoğu illerin bazı sembollerde anlatılması uygulanmasına uyularak, M.ıLıiya'mızadaen iyi biçimde anlatabilecek bir amblem arayışına girilmiş; bu Ifliaçla vilayet ve belediye iş birliği ile 1984 yılında ülke genelinde ödüllü bir ', .ıı ışına düzenlenmiştir.

 

Yarışmada birinci seçilen amblemi çizen grafıkçi Dekoratör Semih Akın M ı/I.II Malatya ve amblemi için şöyle demişti:

"MALATYA....

Çalışmalarıma başlamadan önce Malatya hakkındaki bilgilerimi I İrmek istedim elde ettiğim bir yığın bulgu içinde geçmişte var olmuş, ölecekte yok olmayacak birkaç nokta önemliydi;

-          Ülkemizde ve yurt dışındaki ünüyle meyveleri - özellikle kayısısı.

-          Görüntülere sığmayacak güzellikteki yeşili ve tarihi ile Malatya... Yaptığım bu üç unsuru birleştirmeye çalıştım;

Önde ünlü kayısıları, onları çevreleyip, yükselen ve' M' harfini oluşturan ıprak motifleri ile doğası ve yeşili.-..   '

-          Ve tepede Malatya kalesi ile tarih ...

-          İşte benim gözüm ve kalemimle Malatya...

Saygılarımla Semih Akın TOZLU Grafıkçi -Dekoratör Sanatçı TOZLU'nun açıklamalarıyla da anlaşılacağı üzere, sarı renkli Iflı /veler ünlü kayısımızı, yanlardaki "M" harfli yeşil yapraklar hem Malatya'nın, adını, hem yeşil ile özdeşleşmiş doğal yapısını, hem de katmer, ı ıi ıı UT büyüyerek yükselişi ile gelişen uygarlığını, tepedeki kale ise; çok eski bil tarihe sahip bulunuşunu ifade etmektedir.

(NOT: Birincilik ödülüne laik görülen TOZLU'ya 300.000.000 TL. Ödenmişti.)

 

 

 

(*) Mcvlüt Oğuz (MalatyaTarihi 1985, İstanbul)

 

        Battalgazi İlçesindeki Kanlı Kümbet

TARİHİ YAPI ADI

Malatya, adı Küîtepe kaynaklarından "MELİTA" Hitit kaynaklarında "MALDİA" Asur kaynaklarında Meliddu - Melide olarak geçmekle, bu kelimeler Hitit dilince bal anlamına gelmektedir.

Daha sonra, Romalılar döneminde Melîta - Melitn, İranlılar döneminde Aspuzan Araplar döneminde de Mal-atiyye olarak söylenmiş bu isim giderek Türkler tarafından, günümüzde ki söylenişi ile, "MALATYA" haline dön üştür ü Imüştür.

İlk çağlardan beri önemli bir yerleşim yeri olan Malatya'nın zengin bir ön tarihi vardır.

İlk insan yerleşmelerinde iklim önde gelen bir unsurdur. Malatya'nın iklimi bir yerleşmenin gerektireceği tüm koşulları taşımaktadır. Malatya, akarsular bakımında da zengindir. Fırat, Tohma, Derme, Sultansuyu, Orduzu, Sürgü, Horata, Dilek, înekçayı, Şiro vb. suların yörenin belli başlı akarsu 1 arıdır.

İlk yerleşmelerde yollarında da önemli yeri vardır. Malatya doğal bir kavşak noktasında bulunmaktadır.

Bu uygun koşullar yontma taş çağından beri Malatya ve çevresinde bir yerleşmenin yapılmış olduğunu ortaya koymaktadır. Birçoğu günümüze dek ulaşan höyüklerin (yığma, kaletepe) varlıkları da bu yerleşmenin kanıtlarıdır. Bütün bu yerleşmeler Fırat engelinin aşılması yani nehrin geçilmesi sureti ile gerçekleştirilmiştir.

 

ÖN TARİHİ

Yapılan son araştırmalara göre, Malatya'da mağara iskanın M.Ö 7000

lllarında başlamış olduğu ileri sürülmektedir. Mağaralardan çıkarak ovadaki

I " hayatına ise M.Ö 5-3000 yılları arasında geçimli olduğu başta Cafer höyük

DİITiak   üzere birkaç höyükte yapılan kazılar sonucu ele geçen  seramik

1ı leıinden anlaşılmıştır.

N İTİLER ZAMANI

Malatya M.Ö 1950 -1750 yıllarında Asur ticaret alanı içine alınmıştır. M.Ö ı İO'dc Kusura Kralı Anita Anadolu'da birliği sağlamıştır. Malatya o tarihte ilmi birliğine katılmıştır. Bir aralık Asur egemenliğine geçen Malatya M.Ö l ' 11< > 1999 yılları arasında Hitit imparatorluğu sona erdiğinde, bir şehir devleti I lloruk varlığını sürdürmeye başlamıştır.

M KDLER ZAMANI

Bir aralık Kimmerlerin egemenliğini kabul eden Malatya bu kavmin l ılı.ıcsinden sonra Med'ler tarafından ele geçirilmiştir. (M.Ö 585) Med'ler ı ni.ıı lı bir yönetim sergileyemediklerinden kısa süre sonra çekilmişlerdir.

PERSLERZAMANI

M.O 584 - 580 yılları arasında Med'ler ile Persler arasında meydana gelen >   ı ı,ı mcdler yenik düşünce Malatya pers egemenliğine geçmiştir.

SELEVKOSLAR ZAMANI

M.Ö IV yüzyıl da Makedonya kralı İskender tüm Anadolu'ya egemen

"I         ştur. İskender'in ölümünden sonra imparatorluğu komutanları arasında

T ı; laşıldı. Selevkoslar duruma hakim oldular.

Malatya'yı da içine alan Selevkos egemenliği M.Ö 280 yılma kadar devam

II         m .in. I kından sonra 40 yıl kadar Kapadokya krallığı yöreye hakim olmuşsa

ı l ı'"inal ı kırın ortaya çıkışıyla dengeler alt üst olmuştur.

R( MALILAR ZAMANI

 

M.O kırk iki yılında roma imparatorluğunun orduları Malatya'yı da ele içirdi.   Roma'lıların   gelişi   ile   birlikte   Orduzu/Aslantepe'deki   yerleşim ıllıılj taşınarak burada yeni bir şehrin temelleri atıldı.

I başlangıçta bir askeri garnizon yapılması düşünüldü. Daha sonra uygun ı oğullara sahip olan yerin etrafı surlarla çevrildi. Ardından surların etrafına

hendekler kazılarak içleri su ile doldurmak sureti ile önemli bir savunma

h 'in kurulmuş oldu. Böylece Battal gazi'de yeni bir Malatya doğdu. M.S 395 ' II illinde roma imparatorluğu iki parçaya ayrılınca Malatya doğu Roma, yeni idi) lıı Hi/aııs imparatorluğu sınırları içerisinde kaldı. İt İ/, A NS ZAMANI

Izun yıllar roma ve daha sonraki adıyla Bizans yönetiminde kalan

 

ı ılatyu bir hudut şehri olmuştur. Bu bakımından o yıllarda önemi günden güne

m  M.S 532 de şehrin, önceki savaşlarda harap edinen surları onarılmış,

a lan ı daha da genişletilmiştir.

ARAPLAR ZAMANI

Malatya Arap orduları tarafından ele geçirildi. İslamlığın yayılma

mudil yeryüzündeki önemli güçlerden biri olan Bizanslılar şehri Araplardan

I iiınıın halkı da kılıçtan geçirdiler. M.S 685 de Malatya yeniden Araplar

            lulıın alındı. Böylece iki devlet arasında birkaç kez el değiştirmiş oldu.

 

SELÇUKLULAR ZAMANI

Malatya, Arapların egemenliğine girdiği tarihten beri Türkler tarafından bilinen bir yerdi. 1057 yılında üç bin atlıdan oluşan bir Türk kuvveti Malatya'yı on gün süre ile ele geçirdi. M.S 1100 de danişment gümüş tekin Malatya'yı kuşatarak ele geçirdi. 53 yıl danişmentlerin elinde kalan şehir Anadolu Selçuklu sultanı II Kılıç Aslan tarafından zapt edildi. Bu dönemde Malatya çok önemli imar faaliyetlerine sahne oldu. Hanlar, yollar, hamamlar, camiler, medreseler... kısacası medeni bir şehrin ihtiyacı olan tüm tesisler tamamlandı.

13 yüzyıl ortalarında Moğol istilasına da uğrayınca şehir baştanbaşa yıkılıp yakılarak harap oldu. Bu arada birçok insan kılıçtan geçirildi. O felaket günlerinde canını kurtaranlar Anadolu'nun batısına göç ettiler. Bu göçenlerin bir çoğu daha sonraki yıllarda Malatya'nın Osmanlı topraklarına katıldığı günlerde eski topraklarına geri döndüler.

Selçuklular zamanında Malatya Anadolu'nun sanayi ve ticarette hatta tıpta önde gelen ve aynı zaman da zengin şehirlerinden biri olmuştur.

Şehir M.S 1315 tarihinde Mısır Memlüklerinin eline geçti. M.S 1400 Timur tarafından işgal edildi. Bu istila kısa süreli olunca Malatya önce Memlüklülerin sonrada Dulkadiroğlu beyliğinin eline geçmiştir.

M.S 1516 yılında ise Osmanlı imparatorluğunun sınırları içerisinde alınan Malatya fırtınalı çalkantılı günlerini geride bırakmıştır.

OSMANLİLAR ZAMANI

Osmanlı sultanlılarından Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı topraklarına katılan Malatya uzun bir süre huzurlu oldu. Daha sonra baş gösteren isyanlar halkı tedirgin etmeye başladı. Kanuni Sultan Süleyman zamanında ise sancak merkezi olarak Dulkadiroğlu eyaletine bağlandı. 1838 -1839 yıllarının kışında askerin Battal Gazide kışlaması sonucu halk yazlık olarak bilinen ve Aspuzu adıyla tanınan şimdiki Malatya'ya kesin olarak yerleşmeye başladı.

Asıl Malatya ise gitgide küçülerek bir köy haline geldi.

1831 tarihinde Maraş eyaletine bağlanan Malatya, bu kez kaza olarak 1867 de mamürek-ülaziz (Elazığ) hülayetine 1877'de ise Diyarbekir eyaletinden alınarak Mamüret-ül Aziz hidayetine verildi.

CUMHURİYET DÖNEMİ

Cumhuriyetimiz kuruluşuyla vilayet haline getirilen Malatya'nın belediyesi de o yıllarda kurulmuştur. O tarihten sonra her geçen gün biraz daha gelişerek bu günkü, büyük şehir haline gelmiştir. Bu dönemde Atatürk biri 13 Şubat 1931 'de diğeri 14 kasım 1937 de olmak üzere, iki kez, Malatya'yı ziyaret etmiştir.

O tarihlerde ve bugün de yurdumuzdaki önemli yatırımlardan biri olan Malatya bez fabrikası 1939 yılında işletmeye açılmış aynı yıl tekel tütün fabrikası faaliyete geçirilmiştir.

Ondan sonra şehrin sosyal hayatında hızlı bir gelişme görülmeye başlanmıştır.

 

Karakaya Barajı üzerindeki yeni Kömürhan Köprüsü

COĞRAFİ KONUMU

Malatya doğu Anadolu bölgesinde, Beydağı'nın eteklerinde ve eğimli bir l/l ü 'iındc yer almaktadır. Bu eğilim Karakaya baraj gölüne kadar devam Ilı ı İçilir. Karakaya baraj gölü teşekkül etmeden önce ilin doğu sınırlarını Fırat ... lııı s i/.iyordu.

M.il;11ya, kuzeyde Erzincan ve Sivas, güneyinde.Adıyaman Diyarbakır • .ıı.l.ı I .ılıramanmaraş illeri ile komşudur. İlimizin yüz ölçümü 12.313 km2'dir.

            M I usu 853.658 şehir merkezi 1990 genel nüfus sayımına göre 499.718.

İLİN KONUMU

ı onum ve çeşitleri : Bulunulan ve yaşanılan yerin coğrafi konumu, insan

topluluklarını   geniş  şekilde  etkiler.  Toplumların  hayatları  ve  ekonomik

Inlıkleri, bulundukları yerlerin, konumu ile yakından ilgilidir. İki çeşit konum

I   Matematik konumu : Bize bir yerin küre şeklindeki dünya üzerinde reılı   olduğunu gösterir.  Bu durumda paralel ve meridyen dairelerinin

.i             ı   gerekir.   Söz  gelimi  Türkiye,   36  derece  42  kuzey  paralelleri

. m. I..dır. Bir başka deyişle Türkiye ekvatorun 36 derece kuzeyinde kalır ve .ı ı ı .il. w> derece III: 3996 km ekvatora uzaktadır. Türkiye aynı zamanda 26 ı .< • . 45 derece doğu meridyenleri arasındadır. Yani dünya üzerinde, doğu irim I Hinle yer alır. Londra yakınlarındaki Grenvvich gözleminden geçen ■un, meridyeninden 26 derece doğudadır. Aynı zamanda zaman olarak iki mi ileri biı saati kullanır.

| < >/rl konumu : İse özel durumlara bağlıdır. Malatya iline gelince: Malatya 38 derece -22 dakika kuzey paraleli üzerindedir. Yani Malatya'nın ..i. mı 'derece 22'dir. Bu ise yaklaşık bir hesapla ekvatora 4218 km kadar bir .ılıl demektir. Orta kuşakta yer alır. Ve dört mevsim belirgin olarak yaşanır

            Idııkça uzun ve sıcak, kışları ise orta değerde soğuk ve çok   uzun

    İlkbaharda son baharda tam anlamıyla mevsim özelliklerini gösterir. ırtalaması Türkiye geneline göre az olup 350 mm civarındadır. En

 

Yağışlı mevsim ilkbahar olup, sonbahar sonlarında yağmur şeklindeki yağışlar yeterli sayılmaz. Kışın kar yağışı olağan olup, karın yerde kalması süreci yüksek yerlerde yüz günü geçer. Orta derecede karasal bir iklime sahiptir. Malatya, 38 derece 17 doğu olmakla Türkiye'nin doğu ucuna, batı ucundan daha yakındır. Türkiye'nin en doğusundan yani Gürcistan, İran ve Türkiye sınırlarının ortak noktasından geçen 49 derece doğu meridyeninin yerel saatinden 28 geri olan bir yerel saate sahiptir. En doğuda güneş doğduktan ancak 28 saat sonra Malatya'da güneş doğar. Malatya'nın matematik konumu yaklaşık bir değerle 38 kuzey ve 38 doğu olarak kabul edilebilir. 38 doğu meridyeni tam olarak Akçadağ üzerinden geçmektedir.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ

Malatya'da yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçmektedir. Yani tipik bir kara iklimi görülmektedir. Bu iklim şartlarının kayısı yetiştiriciliği için elverişli olduğu bilinmektedir.

Yaz mevsimini sıcak ve kurak geçmesi kayısının islim işlevinden sonra bol güneş altında kurumasını sağlamaktadır. En sıcak aylar Temmuz ve Ağustostur. Bu aylarda sıcaklık +40-41 dereceye kadar çıkmaktadır. En soğuk aylar ise ocak ve şubattır. Bu aylarda ısının bazı yıllarda - 30 dereceye kadar düştüğü olmuştur.

İLİMİZDEKİ BİTKİ ÖRTÜSÜ

İlimizde bitki örtüsü olarak orman sahalarına pek rastlanmaz, ancak, Pütürge ilçesinin dağlarında meşe ormanları genişçe bir yer tutar. Diğer yörelerimizde seyrek olarak meşe ve ardıç ağaçlarına rastlanır. Doğanşehir ilçesi yakınlarında kızılcam ağaçlandırma sahası son yıllarda başlatılan çalışmaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Akarsu kıyılarında bol sayıda söğüt, kavak ve ceviz ağacı yetiştirilmiştir. Başta kayısı olmak üzere elma, armut, şeftali vb meyve bahçelerinin oluşturulmasına büyük önem verilmektedir. Son yıllarda Yeşilyurt ve Akçadağ yörelerinde Antepfıstığı yetiştirilmesine başlanmıştır. Bundan olumlu sonuçlar alınmıştır. İlimizin dağlık kesimlerinde ise üzüm bağları geniş yer tutmaktadır.

İlkbaharda yağışlarla yeşeren dağlar yaz aylarındaki sıcaklık ve ardından gelen kuraklık sonucunda bozkır haline dönmüştür. İlimiz toprakların %54.6 sı çayır ve meralar, % 10.9 orman ve buğday alanları ile kaplıdır.

İLİMİZDE DAĞLAR

BEYDAĞLARI: Beydağı 2592 metredir Beydağlarındaki yüksek tepeler şunlardır. Bozdağ 2612 metre, Karadağ 2450 metre, Kurudağ 2100 metre, Beydağı güneydoğu To.osların devamıdır. Bu dağların yakın zamana kadar, ardıç ve meşe ağaçlarıyla kaplı olduğu biliniyor. Beydağlarının eteklerinde yer alan Kernek'e kadar inen meşe ağaçları yakacak olarak kullanılmış, ardıç ise toprak damlarında direk olarak kullanılmak sureti ile yok edilmiştir.

NURHAK DAĞLARİ: Akçadağ ilçemizin önemli akarsuyu olan sultan suyu ile Kahramanmaraş ili arasında güneydoğu Torosları bir kolunu oluşturur. Sönmüş volkanik durumdadır. Nurhak dağları üzerinde Akçadağ 2015 metre, kepez dağı 2140 metre derbent dağı 2428 metre yüksekliktedir.

AMA DAĞI : Malatya'nın kuzeyinde yer alır yüksekliği yaklaşık 1500

İTİ lınlıı  Yama dağının büyük bir bölümü Sivas il sınırı içerisinde kalır. Yama

İH ı u LM'İİİCIC bir plato yer alır. Buralarda elde edilen süt ve süt ürünleri çok

MMIM.Iİİİ ı liğer önemli dağları: Karadağ 1932,Kurugül 1900, Öğlekayası 2397,

ı   ırlııllı pc 2716, derbent dağı, 2428 metre, Keklicek dağı 2727 metre, Kurudağ

|()() metre, karakaya tepe 2424 metre, Becheş dağı 2006 metre, kelle tepe 2306

II in   «ıık ve izollu dağları, Pütürge İzollu arasında Şak Şak dağı Pütürge'de

ı tıbbı  i »ağı Akdoğan Dağı Arguvan ile Arapgir arasında göl, Çalpal, Ayrancı,

gorlı Dağları, Hekimhan yöresinde Demirli, Kızılhisar, Zürbehan Dağları,

 yöresinde Hezanlı Ademkran, Alidede, Heyik, Leylek, Kunduz,

 

 Dağı, Yeşilyurt yöresinde Karataş Keklicek ve Akseki ve k Dağı,

 

ri.ATOLAR : Mendol, Elemendik, Büyük ve Küçük Kuruca, Yama ,ı Kolun, Sançiçek Yaylası, Yazıhan, Mığdı, Üçpınar, Akçadağ, Tabar, Asipınar İn ılı bıışlı platolarıdır. OVALAR lalulya İl sınırları içinde yer alan başlıca ovalar şunlardır: MALATYA OVASI : Malatya Ovasının tektonik bir çukur olduğu ı ilmin I 11 11 ir. Bu ovada kara iklimi hakimdir. Yani yazları sıcak ve kurak, kışları ıık ve yağışlı geçer. Malatya Ovası, Tohma Havzası, Akçadağ, Sultansuyu I ıı,ıi Vadisi arasında oldukça geniş bir alan kaplar. Ortalama yükseklik 800-1000 metre arasında değiştir. Malatya Ovasından, batıdan doğuya doğru Tohma ı erek Karakaya Baraj Gölüne dökülür. Malatya ovasında kayısı, elma,

            ı vb meyveler yetiştirilir. Geniş çapta buğday tarımı da yapılır.

A/.111 AN OVASI : Tohma Suyunun kuzeyinde yer alır. Bu ovaya de denilmektedir. Ovada doğal su kaynaklan çok azdır. Ovada ı .ıı kaynakları çok azdır.

i uluna çayı üzerinde kurulu Medik Baraj Gölünden büyük kanallarla Kılan su ile sulanan ovada geniş çapta şekerpancarı yetiştirildiği gibi buğday mı da yapılır.

AKÇADAĞ OVASI (AKÇADAĞ DÜZÜ):  Sultansuyu'nun batısına ı ı ı haç Düzü, Arga Yazısı, Ören Yazısı'da Akçadağ Ovası üzerinde yer alır. ıiıl 11 • örede "Ova" için "Yazı" denilmektedir.

DOĞANŞEHİR OVASI : Sultansuyu Vadisinin her iki yanı ile Tohma id I ine doğru eğimli bölümde yer alır. Bu ovada geniş şekilde pancar tarımı İpi I ıı Kayısı ve elma bahçeleri de ovada geniş bir alan kaplar.

I /ol, 1,1) OVASI: Malatya Ovasının doğusu ile Karakaya Baraj Gölü II ı m,ı.ı yer alır. Yazları sıcak ve kurak, kışları oldukça ılıman geçer. Bu

            nlıl. nedeniyle bundan 40-50 yıl öncelerine kadar bu ovada pamuk ekimi

Iplklifti biliniyor.

, önemli sayıda kayısı ağacı vardır. Bol ve temiz suyla sulanan Malatya   ilinin   sebze   ihtilacının   önemli   bir   bölümü   buradan ı ı ılımakladır.

ı il.ıiva İl sınırları içinde bulunan vadilerin de önemi büyüktür. İldeki tüm nlıl- ı   I nal   Vadisine açılır.  Vadilerin  tabanları  Fırat Nehrinin  yatağına il ı . lıkçsı genişler ve ovalar böylelikle ortaya çıkar. Vadilerden bir bölümü ı   mil ıvıı Baraj Gölü alanı içinde kalmıştır.

 

AKARSULAR

Bir canım fiziki yapısında kan damarları ne ise, doğanın toprak yapısında da dere, çay, ırmak ve nehirler o dur. Damarsız ve kansız bir vücut ve yaşamın düşünülemeyeceği gibi, kaynaksız, deresiz, çaysız, ırmaksız bir coğrafya ve bu coğrafya üzerinde doğal bir canlılık da elbette düşünülemez....

Canlılarda kan, kalp denilen organdan kaynayarak kalın, ince ve kılcal damarlar ile vücudun en uç hücrelerine kadar dağılıp yaşamı sürdürür. Doğada da yağışlarla beslenip yeraltında toplanarak kaynayan sular dere, çay, ırmak ve nehirlerle akıp dağılarak bitki, hayvan ve insanlara hayat verir.

DERE; Dağ ve tepelerin aralarında uzayıp giden derinliklerdir. Malatya, yarı yarıya dağlık bir bölge olduğundan sulu veya susuz çok sayıda dereye sahiptir. Biz burada sulu derelerden söz edeceğiz. Sulu dereler, yağışlarla çoğalan yazın kurak günlerinde de geçici olarak kuruyan en küçük akarsulardır.

ÇAY; dereden daha büyük, ırmaktan küçük akarsular olup; sürekli akarak ırmak veya baraj göllerine karışırlar.

IRMAK; Çaydan daha büyük, nehirden küçük akarsulardır. Kaynak dere ve çaylardan beslenip akarak nehir veya baraj göllerine dökülüp karışırlar.

NEHİR; Akarsuların en büyüğüdür. Dere, çay, ırmak ve kaynak sularının karışmalarıyla büyür ve baraj gölüne veya denize karışırlar.

Malatya'nın il coğrafyasına bakıldığında irili ufaklı birçok akarsulara rastlamak mümkündür. Derelerin, çayların ve ırmağın sularıyla hayat bulup yeşilliğe bürünen ve daha da güzelleşen Malatya Coğrafyası,, bu önemli varlığı ile de yurdumuzun önde gelen illerinden biridir. Sonradan yapılan göletler, barajlar ve sulama suyu kanallarıyla çok daha değer kazanmıştır. Bu yönüyle de geleceğin dünyasında adından en çok söz ettirecek bu potansiyelinin çok daha iyi değerlendirilmesi gerekir.

Bütün araştırma ve derlemelerimizde, il sınırları içerisindeki coğrafyasını bir bütün olarak ele aldığımız Malatya, bu konuda da ilçeler bazında ayrı ayrı sıralamamıza rağmen, yine de bir bütünlük sergilemektedir. Malatya ili Sulama Haritası'na bakıldığında bütünüyle bu dere, çay, ırmak, nehir, gölet ve barajların sulama görmek mümkündür.

Malatya her şeyden önce iklimiyle, sularıyla ve toprağıyla bir tarım bölgesidir. Tarla tarımında hemen her ürüne rastlanabilir. Sularının soğuk ve temiz olmasının da etkisiyle meyve ve sebzelerin de en ünlüleri yetiştirilir.

Son yıllarda yapılan barajlar, göletler ve açılan su kanalları ile tarım ürünleri daha da artmaktadır. Devlet eliyle yapılan baraj, gölet ve kanallar yanında, çok sayıdaki önemli dere ve çayların yelleri ile verdikleri zararların önlendiğini ve ıslah edilebildiğini henüz söylemek mümkün değildir.

Dereler ve çaylar, çevresindeki yerleşmiş insanların sınırlı imkanları ve emekleriyle ıslah edilerek kullanıla gelmiştir. Bazılarının ilkbahar selleriyle yataklarını dar vadilerde derinleştirerek, açık yerlerde de geniş bir alana yayılarak çevrelerine büyük zararlar verdikleri görülmektedir. Pütürge ŞIRO ÇAYI, HEKİMHAN KURUÇAY ve Akçadağ TASOLAR-ESENBEY Çayları gibi... Devlet, dere ve çayların ıslahına önemleri ölçüsünde ve belli bir program çerçevesinde eğilmeye başlamıştır.

 

Malatya'nın geniş düzlüklerine rağmen, dağlık bir arazi yapısına sahip

 

            vurgulayarak,   sulu  veya  susuz  çok  sayıda  dere  ve  çayların

ı M 11 ululuğundan söz etmiştik. Bu dere ve çayların, çıkış noktaları veya toparlanış -i ııılııı unlan ırmak veya baraj göllerine dökülünceye kadar, bir iki ilçe ve koy ' Dpi ııl kırdan geçtiğini, geçtikleri yerlere göre de adlandırıldığını veya Inml.n.laıı sadece birisinin adı ile söylendiğini görüyoruz. Örneğin Akçadağ Un mi yaylasından toparlanıp Harunuşağı ve Kepezden geçen Çay için l i I' I / ve LEVENT ÇAYI'NA levent çayı, Darende ULUPINAR köy ve belde lOprııl Itırından toplanıp Balaban'dah geçen çaya BALABAN ÇAYI denildiği, ı ı ılyıı merkezde ise Yeşilyurt'tan gelen bol sulu çay da BEYLER DERESİ ı ıı il söylendiği gibi...

ı '.niiııı bu dere ve çaylardan ayrıntılarına girmeden belli başlılarını ilçeler 1 ı 11 ıı l.ı ren çok söylenilen adları ile vermeye çalışacağız.

MERKEZ İLÇE:

Beyler Deresi (Çayı), Konak (Horata) Çayı, Bulgurlu Çayı, Karnin Çayı, Uhnnıışnğı Deresi, Kozluk Deresi.

U.ÇADAĞ; Sultansuyu (Çayı), Kepez-Levent Çayı, Darıca-Kozlucaı ı Snrıhan Deresi, Kavurma Deresi, Öksüz Deresi, Resuluşağı Deresi, 1   ı ulu I »eresi, Melekler Deresi, Soğanlar Deresi.

R A P< i İR; Kozluk Çayı, Çiğnir Çayı, Söğütlü Çayı, Dere Gezen Deresi,

: ' l )eresi. Kol Deresi.

K( il lVAN; Şotik Çayı, Morhamam Çayı, Haraba Çayı, Kırıkderesi, ı ı ı! I )eresi,EymirDeresi, Yoncalı Deresi.

11 ITALGAZİ; Derme Çayı, Yarımcahan Deresi.

DARENDE; Tohma Irmağı (Çayı) Ayvalı-lrmaklı Çayı, Günpmarı-lylıyı Çayı, Ulupınar-Balaban Çayı, Çaybaşı Çayı, Yenice Çayı, Sakızlı ı ı k-dikağzı Deresi, Kuru Dere, İlisuluk Deresi.

i M 'i iANŞEHİR; Sürgü Çayı, Polat Deresi, Bıçakçı Deresi; Akdağ Deresi, ı   ipi I »eresi. Söğütlü Deresi, Selviyurt Deresi, Çat Deresi, Melet Deresi, Koç

ı II >< ı NYOL;Doğanyol Çayı,Gökçe Çayı, Ağvan Deresi.

ili l. İMHAN; Kuru Çay, Boztepe Çayı, Kurşunlu Çayı, Dursunlu Çayı, Ilın l »nesi. Acantaş Deresi, Değirmen Deresi, Karpalı Deresi, Kocaözü

ı ı ızıldere, GüzelyurtDeresi, Mişevge Deresi,Yukarı Selimli Deresi.

I   I I ; Kozluk Deresi, Öpüslü Deresi, Handere, Değirmendere.

PÜTÜRGE; Şiro Çayı, Babik Çayı, Şimil-Perej Çayı, SöğütÇayı.Nohutlepclıan Deresi.

İMAN; Ansur Çayı, Halavun Çayı, Kuru Çay, İriağaç-Epreme Deresi.

■ ı il YURT; Yeşilyurt-Beylerderesi (Çayı), Çala Deresi, Rafa Deresi, Kemercik Deresi, Subatan Deresi.

 

DOĞALGÖLLER

Özellikle yüksek yerlerde, yaylalarda deprem veya eski sönmüş yanardağ çukurlarında toplanan veya yeraltından çıkan suların dolduğu alanlardır. Yağışlarla beslenilen bu göllerin bazılarında akıntı olursa da genellikle kendi alanlarında kalırlar. Yağışsız ve sıcak geçen mevsimlerde suları belli oranlarda azalır.

Malatya coğrafyasındaki önemli doğal göller:

SülüklüGöl 0.6 ha

Dipsiz Göl   0.5 ha

Ahır Gölü    4.4 ha

Sülük Gölü   1.2 ha

Yusuf Gölü  0.6 ha

Büyük Göl   1.2 ha

Karagöl       8.2 ha

Sorkun Gölü 0.8 ha

Bunların dışında, küçük kaynak ve gözelerin önlerine toprak ve taş dolgular ile çiftçiler tarafından yapılan küçük yüzlerce göle rastlamak mümkündür. Gide gide, doğal bir görünüm sergileyen bu küçük göller, zamanla ve imkanlar ölçüsünde, devletin ilgili birimleri (Köy Hizmetleri ve DSİ) tarafından ya ıslah edilmekte ya da yerine betonarme sulama havuzları yapılmaktadır.

GÖLETLER

Köy Hizmetleri veya DSİ tarafından projelendirilerek yapılan sulama amaçlı göllerdir. Kaynak veya akarsuların bir havuzda toplanmasıdır. Barajların küçükleri de denilebilmektedir. Göletler, akarsular veya kaynak suları ile beslenildiği gibi, büyük baraj göllerinden .ve büyük akarsulardan pompayla çekilen sular ile de doldurulmaktadır.

PROJELENDİRİLMİŞ GÖLETLER

MERKEZ ORDUZÜ GÖLETİ: Aynı zamanda bir mesire yeri olan, çevresinde Malatyaspor Kulübü tesislerinin ve fuar alanının da bulunduğu gölet, 1982 yılında hizmete girmiştir. 1.600.000 m depolama hacmi vardır. Gölet havzası 15 kilometrekaredir ve devamlı bir akışa sahiptir. Suyu temiz, içimi nefistir.

MERKEZ ZORBALI (BAHÇEBAŞI) GÖLETİ: 1989 yılında hizmete girmiştir. 715. 250 metreküp su birikimine sahiptir. 1096 dekar araziyi sulamaktadır. Sulama amaçlıdır.

MERKEZ MAREAP GÖLETİ: Orduzu Bahçebaşı'ndadır. 1994 yılında hizmete girmiştir. 728.360 metreküp su depolamakta, 100.07 ha. arazi sulamaktadır.

MERKEZ KANCAYI GÖLETİ: Malatya Merkez (Yaygın) Mancayı üzerinde 1992'de inşa edilmiştir. Sulama amaçlıdır; brüt depolama hacmi 712.684 metreküptür.

ARAPGİR DEREGEZEN GÖLETİ: Sulama amaçlı olan gölet projesinin ön incelemesi yapılmıştır. Anzal Çayı'ndan beslenmektedir. Deregezen köyü arazilerini sulayacak olup; 2.00 hm3 hacmindedir.

 

KVI'<.İK GÖLETİ: İlçenin 4 km. güneybatısında olup, Başpınar . ı'ıuıı suları ile beslenmektedir. 0.31 hm3'lük depolama hacmine sahiptir. İl ı   uluma alanı vardır.

UİGUVAN İSAKÖY GÖLETİ: 1989 yılında hizmete girmiştir. 160,000 m l'liik hacmi vardır. 7880 dekar arazi sulamaktadır.

7070

D AK ENDE YUKARI SELİMLİ GÖLETİ: 1984 yılında inşa edilmiştir. un ı nınaçlıdır. 716.400 metreküplük depolama hacmi vardır. 1220 dekar ulumaktadır.

HEKİMHAN   GÜZELYURT   GÖLETİ:   Hekimhan-Güzelyurt

ı ınııı   halısında yer  almaktadır.   Su  kaynağından  beslenir.   Sulama

lıdıı (ıii/elyurt'unbahçelerini sulayacaktır.

KULUNCAK   KARAÇAYIR   GÖLETİ:   Kuluncak   ilçesinin   8,5

İre güneydoğusunda olup sulama amaçlıdır. Kızıldere su kaynağındanIı ilinekledir. Karaçayır ve Karabük köyleri arazilerini sulayacaktır.

KULUNCAK SOFULAR GÖLETİ: Darende Sofular Kasabası'nın 4 ı  ı m ire kıı/eyindeDeregözü deresinden su almaktadır.

AKIMCAHAN   GÖLETİ:   Projesi   kesinleşmiş   olup   gereken   su nıi ıya   Baraj   Gölü'nden   pompayla  alınacaktır.   Yarımcahan   Ovasını İli ı   n ııktır. Battalgazi ilçesindedir. 7.524 hm arazi sulayacaktır.

BARAJLAR

Baraj, bir akarsuyun önünü kesmek amacıyla yapılan set, su setidir. Su II Mİ m içme ve sulama amaçlı yapıldıkları gibi, enerji üretim amaçlı da ipilıı l.ıı I )uruma göre hem sulama hem enerji amaçlı yapılanlar da vardır.

Barajlar sulama ve enerji üretmeleri yanında, sel felaketlerini ve erozyonu |ı mc görevi görmekte, balık yetiştirmekte ve çevre düzenlemesiyle piknik ilanı olarak da kullanılmaktadır.

 lalatya, özellikle son yıllarda yapılan ve yapılmakta olan barajları ile bir II Mİ ıı bölgesi olma yolunda ilerlemektedir. 2004 yılı başı itibarıyla işletmeye İmi,.yapımı sürdürülen 3 ve ön incelemesi yapılmış proje aşamasında olan ıık n/ere 13 baraj bilinmektedir.

I'.uitin bu barajlara ilişkin teknik bilgiler, ilgili resmi kurum ve kişilerden  kadarıyla ayrıca sunulmuştur. Burada sadece adları ve yerlerine ilişkin ilgiler ile tanıtımı yapılmaktadır.

YA Pl M SIRASINA GÖRE HİZMETE GİRMİŞ OLAN BARAJLAR I   SİJUGÜ BARAJI: Doğanşehir-Sürgü Çayı üzerinde yapılmış olup. 1   ı ı İr hizmete girmiştir. Kısmen Doğanşehir, daha çok Akçadağ Ovası'ndaki 'i ı ileri sulamaktadır. Sulama amaçlıdır.

4070

- M EDİK BARAJI: Tohma Irmağının (Çayı) üzerinde olup, sulama dır, Tohma Vadisi'nin sonunda ve Akçadağ ile Yazıhan ilçesi topraklarının birli boğazın önüne yapılmış ve 1975'de hizmete girmiştir. Yazıhan ı'nın güney yarışım sulamaktadır.

t l'( )1 -AT BARAJI: Doğanşehir Polat Kasabasının batısında yapılmış ve 1991 yılında hizmete girmiştir. Polat Kasabasının arazisini sulamaktadır. itilama amaçlıdır.

 

 

Şimdi ise Karakaya Baraj gölünde geniş çapta Aynalı sazan, Turna ve Sarısazan balığı avlanıyor. Bu balıklar İlimizin balık ihtiyacını karşıladığı gibi, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, hatta İstanbul'a kadar gönderiliyor.

Tohma Çayı, Sultansuyu, Şişman Çayı gibi sularda olta ve serpme ile balık avcılığı yapılmaktadır.

İLİMİZDE TARIM, SEBZE ve MEYVECİLİK

Malatya'nın kırsal kesimlerinde yaşayan halkın geçimini kaynağı, büyük ölçüde, tarıma dayalıdır. Arpa, buğday, mısır, çavdar, pirinç, nohut, fasulye, mercimek, ™:'sır tarımı oldukça önem kazanmıştır.

Malatya İl Merkezinde ki ekim alanlarıyla, çevre köylerde geniş çapta sebzecilik yapılmaktadır. Battalgazi İlçesi ile Orduzu Kasabasında domates ve biber yetiştirilir. Bu sebzeler İlimizin ihtiyacını karşıladığı gibi çevre illere de gönderiimektedir. Çarmuzu Mahallesi ekim alanlarında lahana, pırasa, ıspanak, salatalık, maydanoz yetiştirilir.

Karakaya Baraj Gölünün etrafında kavun, karpuz tarlaları geniş yer tutmaktadır. Buralarda yetiştirilen "Mulloz" tipi kavun oldukça meşhurdur. Yazıhan Düzünde yetiştirilen şekerpancarı Malatya Şeker Fabrikasının ihtiyacını büyük ölçüde karşılayabilmektedir. Ayrıca, Yazıhan Düzünde önemli ölçüde patates ve pirinç tarımı da yapılmaktadır. Son yıllarda ise tütün ekimine de geçilmiştir.

Meyvecilik ilimizde oldukça gelişmiş durumdadır. Malatya kayısısı ise tüm dünyada büyük üne kavuşmuştur. Yeşilyurt, Gündüzbey, Tecde, Yakınca Kasabasında yetiştirilen dalbastı kirazı ün yapan meyvelerimizden biridir. Buralardan elde edilen kirazlar yurt içinde tüketildiği gibi, Avrupa ülkelerine, Arabistan'a da gönderilmektedir.

 

Malatya'nın sulanabilen arazilerindeki bahçelerde vişne, elma, armut, şeftali, ceviz, kızılcık, ayva, erik, dut, kayısı ağaçları geniş yer kaplamaktadır. Dağlık kesimlerde ise üzüm bağları bulunmaktadır. Tarım ürünlerinin başında buğday ve arpa gelir. Bunlar hemen hemen ilin her yöresinde ekilmektedir. Çavdar özellikle Pütürge'de ekilmektedir. Sultansuyu'nun suladığı alanlarda ve Yazıhan Düzünde pirinç ekimi yapılır. Nohut ve mercimek ise sulanamayan arazide ekilmektedir. Kuru fasulye tarımı en fazla Akçadağ - Ören ile Doğanşehir yörelerinde yapılmaktadır.

 

EVLİYA ÇELEBİ'DEN MALATYA NOTLARI

ı/an bağ ve yaylasının özellikleri:

I k*   'inlerce en ünlü olan bağlar şunlardır: Budin sınırlarında Pe-çcvi,

1   ıleşi ve Baruthane, Siroz Şehri'nin Kale Ardı, Kefe Vilayeti'nin Suoak

lanbul'un Kağıthane, Göksu, Sucaiı Bağlan, İzmit Şehrinin top yeri,

nııı Meram Bağı, Adeliye'nin İste-fan Bağı, Darende Kasabası'nın

 lüle Bağı, Diyarbekir'in Sat Sahilindeki Reyhan Bağı, Mısırda Fîyume

ı  Bağı vb.dir. Ama 'm Malatya'nın Aspozan Bağları su ve havasının

I Ilın  sınırsız derecede meyvesinin bolluğu nedenleriyle diğerlerinden

iılııı

m. mişmiş, beyaz, sulu, etli adlarıyla bilinen kayısıları dünyaca 'Kim   /eıdalileri'nin sayısını ve hesabını ancak Allah bilir. Gayet bol ilan pestil yapıp tüccarları yüklerle diyar diyar taşıyıp satarlar.

ıı liiıiü sulu armudu sicilinde yazılıdır. Malatya'nın yedi türlü elması

Ic /ici ve rızıklandırıcı olan ALLAH, bu Malatya elmalarına öyle bir

 

ı rmiştir ki, ah al, kırmızısı kırmızı, v.s. renkleri de Cenabı Hak yapısıdır.

Iılı ıı 11!'.1 - benzeyişleri yoktur. Malatya'nın duygulu erkekleriyle narin ve ince

37856017

ı hanımları bu elmalara ağacında iten, balmumu ile beyit ve şiirleriyle şiir

ı I  ıı

ı maçası  bu  İrem Bağının (Malatya'nın) methinde dil eksik, kalem

ı Hu    Bu   İrem   Balı   Malatya'nın   güney  yönünde   de  çeyrek   saat

'i iledir. Ama, yine bazı bahçeleri, ağ gibi örülmüş bostanları yollarla

!«• in r.. ıh. M gelince Malatya şehrinin küçük büyük, zengin fakir, cümle halkı

ı II    aspozan  bağlarına göçerler.  (Bu  notlar aslından  sadeleştirerek

 

İLÇELERİ MERKEZ İLÇE

Merkez ilçe, il nüfusunun önemli bölümünü barındırmaktadır. Malatya ovası ildeki en önemli ve verimli düzlüktür. Fırat Nehri ile Tohma Irmağı ve bunlara kansan diğer akarsular bu düzlüğü sulamaktadır.

Bir çökme sonucu meydana gelmiş olan Malatya ovasının güneyinde yüksekliği 2592 m'yi bulan Beydağları uzanmaktadır. Ovanın kuzey bölümünde killi, kumlu depolar bulunmaktadır.

Malatya Ovasının tamamı Fırat Nehri ile onun kollan sayılan diğer akarsuların parçalanması sonucu bir plato görünümü kazanmıştır. 800-1000 m. yüksekliği bulan ovanın kuzey ile güney ve doğusunda belirgin kırık hatlar uzanmaktadır. Bu bakımdan Malatya ve çevresi Türkiye'nin birinci derecede deprem kuşağı içerisine alınmış-tır. Nitekim, Malatya tarihi çağlarda ve yakın geçmişte birçok depremlere sahne olmuştur. Malatya Ovasının iki önemli bölümü olan ve daha sonra ilçe olarak ayrılan Battalgazi ile Yazman ilçelerinde olduğu gibi ovada tarım, meyvecilik ve yaylalarda hayvancılık yapılır. İldeki sanayi kuruluşlarının hemen hemen tamamı merkez ilçede toplanmıştır. Böylece Malatya bölgenin canlı bir sanayi, ticaret, tarım ve kültür merkezi durumundadır.

GAP Bölgesine yakınlığı, açılmak üzere olan Malatya-Adıyaman karayolu ve Turgut ÖZAL TIP MERKEZİ ile Çat Barajı Malatya'nın bu özellikleri ve güzelliklerine ayrı bir önem kazandırılmıştır.

Yüzölçümü (12.313 km2) olan Merkez ilçenin (457.566) nüfusu vardır (bu sonuç 2000. sayımına göredir). Nüfus yoğunluğu (503)'dür.

 

ı il il   ı önceleri Kahramanmaraş'a bağlı iken, daha sonra Diyarbakır .ılınmış, bir süre sonra da Elazığ İli'ne bağlanmıştır. Bir ara, ."diıiı.ı   yönetilmiş,   Cumhuriyetin   kuruluşundan   sonra   il   haline ılım m

1 uıuhııııyeUen sonraki yıllarda Malatya'nın sınırları bugünkünden daha

1   ı yılında Kemaliye ilçesi Erzincan'a, 1954 yılında Adıyaman il

 

ı ılatya'nın iki ilçesi Kahta ve Besni'de Adıyaman sınırları içerisinde

Icee Malatya'dan 1934-1954 arasında dört ilçe Malatya'dan ayrılmış

vı ÇADAĞ

ı ' ulap İlçcsi'nin toprakları doğuda Malatya Merkez, batıda Elbistan, i' I imhan ve Darende, Güneyde Doğanşehir ilçesi ile çevrilmiştir. + ||ı     merkezi  Malatya'dan 37 km uzaklıktadır. Fevzipaşa - Malatya ıı ilçenin güneyinden, 10 km uzağından, Malatya -Ankara Karayolu < 'ininden 5 km uzaklıktan geçer. Mu   solların   ilçe  merkezinin   dışından  geçirilmiş  olması  Akçadağ'ın nı. avaşlatmış, hatta durdurmuştur. ı    ıılıığ'ın arazisini belirgin dağlar ve düzlükler oluşturur. Toprak çok 'in Sııltansuyu Akçadağ'ın Ovasının ortasından geçer. Bu ova aşağılarda ı m Ovası  ile birleşir. Arada Tohma suyu vardır. Dağı bir zamanlar mili lı   ,'inuli meyveliktir. Ovası ise Sürgü ve Suçatı sulama kanallarıyla ulanmaktadır. Deniz seviyesinden 900 ile 1500 m. arasında değişen ııl   'I 11 yy sahiptir. Ur M' I ı önemli kuruluşların Sultansuyu Harası Devlet Üretme Çiftliği

ıi          ı  / km. doğusundadır. Ayrıca Havaalanı ilçe sınılan içerisindedir.

ı il merkezinin yakınlığı Akçadağ ilçe merkezinin sanayi ve ticari '  üşmesini bir oranda önlemektedir. Halkın çoğu günlük ihtiyaçlarım M İm   karşılamakta,  geçimlerini  ise,  meyvecilik  tarım  -   tahıl  ve ur ılık ı le temin etmektedir.

 ölçümü (1193 km2) nüfusu 48670 (2000)'dir. Kasabanın ne zaman

İUİM'İİ kesin olarak bilinmemekle beraber, merkezdeki hafriyatlar sırasında

I dİlcıı Inıluntular, Ören Höyüğü, Kalo dağı karşısındaki kayalarda görülen

n ımalar ve yapay mağaralar Akçadağ'ın eski bir yerleşim yeri olduğunun

m ı inicileridir.

lni'„ teşebbüse geçilen Veteriner Fakültesi ve Ziraat Yüksek okulu ile ı bil  gelişine hamlesine girme hazırlığındadır. Halkın kendi ilçelerine n . ııpma eğilimleri bu gelişmeleri artıracaktır. U4APCİR

il.' um doğusunda Elazığ İline bağlı Ağın, batısında Sivas'a bağlı Divriği, m. kuzeyinde Erzincan'a bağlı Kemaliye ve güneyinde Elazığ'ın Keban ı il İlçeleri bulunur.

07

İlçe lı «plakları Malatya'nın kuzeydoğusuna düşer. Fırat Nehrine kavuşan ıı Çayı'nın vadisi boyunca yer yer düzlükler bulunur. Çayın iki tarafı ı   fkçe tepelerle çevrilmiştir. Vadideki küçük düzlükler tarla tarımı için

            Imadığından buralarda daha çok bahçeler bulunur. Arapgir üzümü ve

il   metle ünlüdür. Bununla beraber tahıl da ekilir.

 

İklim meyveciliğe ve sebzeciliğe çok uygundur. Bu arada bağcılığa da geniş yer verilmiştir. Dağ eteklerinde ve tepeliklerde meşeliklere rastlanır. Arapgir üzümü ve biberi yörede ünlüdür. Bununla beraber tahıl da ekilir. Ceviz ağaçlarıyla tanınmıştır.

Gerek diğer illere yapılan göçler ve gerekse ileri teknolojiye uyum sağlayamama ilçede dokumacılığın gelişmesine engel teşkil etmiştir. Arazi yapısı ve ekin alanlarının kıtlığı, halkın geçimini sağlamak amacıyla büyük merkezlere göçmesine neden olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak, ilçeden birçok bürokrat, bilim adamı, asker, tüccar ve sanayici yetişmiştir. Oldukça belirgin bir kültür yapısına sahiptir.

Yüzölçümü 956 km2, Nüfus 16.625 (2000)

Malatya'ya 90 km uzaklıkta bulunan ilçe merkezi Arapgir Çayı vadisinde kurulmuştur. Kasabanın 28'i bulan mahalleleri bağ, bahçe ve tarlalarla birbirlerinden ayrılmış durumdadır. Sivas - Erzincan Demiryolu üzerinde bulunan Bagıştaş İstasyonu ile bağlantısı sağlanmış olan Arapgir'in belediye teşkilatı 1892 tarihinde kurulmuştur. Eski bir yerleşim yeridir. Zaman zaman Pers, Bizans ve Araplar tarafından ele geçirilen ilçe Selçuklulardan sonra 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Arapgir, meslek yüksek okulu ve sanayileşmedeki yeni yatırımları ile eski durumuna gelebilme yolundadır.

ARGUVAN

Arguvan, doğusunda Arapgir, batısında Hekimhan, Kuzeyinde Sivas ili, güneyinde Elazığ bulunmaktadır. İlçe topraklarının doğu'kesiminde Göl Dağı Batısında Ayranca "Ayrancı", Eyerli ve Çalagal dağları bulunur. Bu dağların aralarında kalan arazi çıplak sırtlar ve oldukça geniş düzlüklerden oluşmuştur. Vadilerde ve düzlüklerde tahıl ekimi yapılır. Ayrıca hayvancılık ve bağcılıkta önde gelen geçim kaynaklandır. Malatya'nın tüm ilçelerinde olduğu gibi, son zamanlarda burada da kayısı yetiştiriciliğine hız verilmiştir. Tarımda verimlilik yeterli olmadığından Arguvan'dan büyük merkezlere başlatılan göçler günümüzde de devam etmektedir. Bu göçler ilçenin gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Arguvan, Malatya'ya 63 km. uzaklıktadır. Arguvan, Tahir Bucağı adı ile bir ara Arapgir'e bağlanmış, sonra Diyarbakır'a geçmiş, daha sonra da bucak olarak, 1873 yılında Elazığ'ın Keban ilçesine bağlanmıştır. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra yine bucak olarak Malatya sınırları içine alınmış, merkez ilçeye verilmiştir. 1954 yılında ise, Tahir merkez olmak üzere Arguvan adı ile ilçe yapılmıştır.

Kasabanın güneybatısından geçen Bemara Deresi Fırat Nehirine karışır. İlçenin batısından geçen kışla çayı ise Sarsap Suyu ile birleşir.

Yüzölçümü 1037km2, nüfusu 10594 (2000)

İlçe halkının ne zaman ve nereden gelmiş olduğu bilinmiyor. 1560 Tarihli Malatya Tahrir defterindeki kayda göre buradaki yerleşim de hayli eskiye dayanmaktadır.

Arguvan, yapılması programlanmış bulunan barajlar ve kömür yatakları ile giderek önem kazanabilecektir.

 

ll V I IALGAZİ

Baltalgazi İlçesi'nin kuzeyi ve doğu yönlerinde Karakaya Baraj Gölü, !  ılı 11ula Akçadağ, Güneyinde Malatya Merkez yer alır. İlçe, Battalgazi adını ilin ulun önce " Eski Malatya" adıyla söyleniyordu. Adı, Romalılar döneminde Icl ı İn" veya "Melitene" olarak biliniyordu.

ilçe genellikle düz bir arazi ü/erinde kurulmuştur. İlçe sınırları içerisinde l ııl İm w Tepesi dışında Önemli bir yükseltiye rastlanılmaz.

Bullalgazi  İlçesinin   arazisi   Derme  Suyu,   Orduzu   Pınarbaşı   Suyu,

lliıı ıhan Kanalı ve Medik Barajından geçirilen büyük su kanalı ile sulanır.

D a Barajdan da motopomplarla sulama suyu çekilmektedir. Sulanabilir

ilenle çoğunlukla sebzecilik yapılır. Kültür bitkileri yanında az da olsa

ekimi görülür. Başta kayısıcı-Iık olmak üzere meyvecilik Önemli yer

Malatya'ya uzaklığı (8) km. dır. Alacakapı, Karahan, Meydan-başı ve ftıpl ı. isi ınl i dört mahalleden oluşan ilçenin denizdeki yüksekliği 900 m.dir. ı ii/ölçümü 299 km2, nüfus 28085 (2000)'dir. i ıı ılıi çok eskilere uzanan ilçe yüzyıllar boyunca Önemli olaylar sahne

        im   Burada Hitit, Asur, Urartu, Med, Pers, Roma - Bizans ve Arap

İdleri  /aman zaman hüküm sürmüşlerdir.  M.S.   19  tarihinde.  Roma

ftlp ıı morluğu döneminde şehir Aslantepe'deki yerinden Battalgazi'ye taşınınca

un önemi çok artmıştır. VII. yy.da Hz. Ömer Zamanında şehir Araplar

İm ele geçirilmiştir, o sıralarda Bizans'a karşı büyük kahramanlıklar

 

ı« ıı Seyyid Battalgazi'de burada yaşamıştır. İlçe 18. Eylül  tarihinde ıı mendillerin eline geçmiş, 1399 da ise, Yıldırım Beyazıd ipi aklarına katılmıştır.Şehir daha sonra Timur istilasına uğramış, 1517 IHİu "ı avuz Sultan Selim döneminde Osmanlı sınırları içerisine alınmıştır.

yılında Nizip savaşma hazırlanan Osmanlı ordusu kışı da bu ilçede

l    ı ıruııda kalınca, yaz mevsimini Aspuzu denilen bugünkü Malatya'da

ı  ıı Iı.ılk bir daha evlerine dönemeyince yazlık evlerinde oturmaya mecbur

İtlim /.amanla terkedilen Eskişehir (Harapşehir, Aşağışehir ve Eski Malatya)

ı  I ii anı I maya başladı.

l laltalgazi ilçesi, ayakta kalabilen önemli tarihi yapılan, özellikle Ulucami,

Hnlılııı    Muştala   Paşa   Kervansarayı,   Şehir   Surları,   dinsel   yapılarıyla

Itulı »lıı'daki önemli merkezlerden biridir. Ayrıca Karakaya Baraj Gölüne olan

 

Battalgazidc, Şehir Surlarından Kalıntılar

 

|| mi HM İn da bir turistik merkez durumuna gelmiş bulunmaktadır.

 

Günpınar Şelalest

DARENDE

Darende Doğuanadolu'nun batısında, Yukarı Fırat Havzasının devamı olan Tohma suyunun geçtiği vadidedir. Tohma Gökpmar ile Hezanlı Dağı'nın eteklerinden çıkar. Darende'nin içerisinden geçer. Aşağılarda Ozan Boğazından ilerleyerek Karakaya Baraj gölüne karışır.

İlçe merkezi deniz düzeyinden 1080 m yüksekliktedir. Hekimhan Demiryolu istasyonuna uzaklığı 84 Km, İl Merkezinden uzaklığı ise 107 km'dir. İklimi serttir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk, sürekli ve kar yağışlıdır, sulanabilen kesimlerde tahıl ekilir, meyvecilik yapılır. Dağlık kesimlerinde ise hayvancılıkla uğraşılır. Son yıllarda bu ilçemizde de kayısı yetiştirilmesine büyük hız verilmiştir. Sanayi bitkisi olarak şekerpancarı ile tütün yetiştirilir. İlçe, işletilemeyen zengin maden kaynaklarına sahiptir. 1870 tarihinden sonra ilçe merkezi şimdiki yerine inmeye başlamıştır. Önce Sivas İline bağlıyken 1934 yılından bu tarafa Malatya'nın ilçeleri arasına katılmıştır.

Darende, Tohma dışında, az su taşıyan çok sayıda akarsuya sahiptir. Bunlardan önemlileri şunlardır: Balıklağa, Tohma, Günpmarı, Sakızlı Çayı, Gedikağzı Çayı, Yenice Çayı, Balaban Çayı, İlisuluk, Kızılmağara, Kızılhisar, Karaçayır, Bıyıkboğazı Çayları...

Darende'nin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Fırat Nehri ile Kızılırmak Havzalarını birbirine bağlayan önemli geçit bu bölgededir. Tarihin akışı içinde birçok göçe sahne olan Darende'de ki ilk yerleşmenin 4000 - 5000 yıl öteye gittiği kesinlik kazanmıştır. Çevredeki mağaralarda bulunan figürler, Aslantaşlar Yenicedeki Kale-tepeler ve Balaban kasabasındaki Hititlere ait] heykel önemli tarih kalıntılardır. Hitit, Asur, Pers, Roma, Bizans, Arap işgali gören Darende daha sonra Selçukluların Anadolu'ya girmeleriyle Türk' topraklarına katılmış, 1517 de ise Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı sınırları içine alınmıştır.

 

GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLER

İ l(j tarafı suyla çevrili, heybetli görünümüyle Zengibar Kalesi (Taşkale),

II ıiıı .ıı, Kızılhisar, Kötükale, Balaban Çayı boyunca rastlanan sütunlar,

llı iı peler, aslantaşlar, Ulu Cami mimaresi, Bedesten Hacı Müsrif Camii,

midin  Mescidi, Balaban Kasabasında Abdurrahmani  Erzincani Camii,

5243

'özü, Somuncubaba camii, Balıklı Kuyular, Günpınar Şelalesi, Mehmet

' Külliyesi, Balaban Içmeceleri, Uzunok Köprüsü, gezilecek, görülecek

ilen başta gelenleridir.

Aı a/.i yapısı ve azlığı, halkın geçimin sağlamak amacıyla büyük şehirlere

Bmesine yol açmıştır. Bu göçün doğal sonucu olarak bu ilçede doğmuş olan

inlımliin tarih boyunca çok sayıda, bürokrat, devlet ve bilim adamı, asker,

< sanayici yetişmiş, ünlü, kişiler vermiş ve "Darendeli'ler çok gezerler"

İmini j getirmiştir. Nüfus: 54.438 (2000 sayımına göre), yoğunluk: 40.

DOĞANYOL

 

'm r Pütürge İlçesine bağlı bir kasaba iken 20 Mayıs 1990 tarihinde ilçe getirilmiştir. DoğanyoFun doğusunda Karakaya Baraj Gölü, Batısında 'i İlçesi, Kuzeyinde Malatya merkez, güneyinde Diyarbakır ili bulunur, ılçümü   :(İlçe   yakın   tarihte   kurulduğu   için   yüzölçümü   tesbit ı   işi ir.) lülıısu (toplam): 10.778 (2000 sayımı)

ınyol ilçesinin önceki adı Keferdiz idi. Karakaya Baraj gölünün

 

"M unlan sonra Malatya - Doğanyol arasında gemi ile ulaşım büyük önem

ı,ııı. Ulubaba, Pamukkan ve Ziyarettepe adılı üç önemli tepesi vardır.

İçenin iki kilometre uzağından geçer. İlçenin Karakaya Baraj gölüne

ı birbuçukkilometredir.

I! Iınıı : Yazları kurak ve sıcak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer. Kara

inendir. I Iı, ı ı le larım ve meyvecilik yapılır. Malatya ilinin en kaliteli kayısısının bu i" ıi İ ırda yetiştirildiği bilinmektedir.

Ilçı    merkezinin   günümüzden   yaklaşık   600   yıl   önce   kurulduğu

I           ledir. 1560 tarihli Malatya Tahrir Defterindeki kayıtlarda Doğanyol

İr A gvan birer köy olarak belirtilmektedir.

«.< mu   Çolak   ve   İshak   isimli   iki   mahallesi   ile  Bağarka,   Hursu,

Iı Iı inliler, Karamamikler ve Saz isimli beş de mezrası vardır. İlçe yeni

Pütürge'de olduğu gibi bu ilçenin halkı da İstanbul ile yakın ilişki

ıml'iln.  Mevcut ve halen bilinmeyen madenleri işletilir, ormancılık,

IHI vı  .anayiye önem verilirse geleceği parlak olacaktır.
 
DOĞANŞEHİR

Malaiya'nın  güneybatısına düşer. Güneyinde Besni ve Gölbaşı, Hini ı Çelikhan, kuzeydoğusunda ve kuzeyinde Akçadağ ve Yeşilyurt,.lan ilçeleribulunur.

ııııuı: 1290km2 «111 11  48196 toplam, Merkez: 11046 (1990 Sayımı)

 

Denizden 1252 metre yükseklikteki ilçe toprakları, güneydoğu Toroslardan sayılan Nurhak Dağlarıyla Malatya Dağları arasındaki ile bulunan, doğu - batı yönlerinde bulunan dağların bir bölümünü içerisine alır. Malatya -Fevzipaşa demiryolu bu geçitten yararlanılarak inşaa edilmiştir.

İlçeyi baştanbaşa kuşatan dik yamaçlı dağlık kesimlerde yer yer, meşelik alanlara rastlanır. İlçede yazlar sıcak, yağışsız, kışlar ise uzun süreli, kar yağışlı ve soğuk geçer. Halk geçimini tahıl ekimi,' meyvecilik ve hayvancılıktan sağlar. Bölgede dermason fasulye, mercimek ve' nohut ile sanayi bitkisi olarak şekerpancarı, ayrıca tütün yetiştirilir.

Ova Kurudağ, kazıyan ve Nurhak dağları ile çevrili ve sulanabilir durumdadır. Çevredeki ova denilebilecek önemli düzlükler şunlardır: Doğanşehir Ovası, Sürgü Ovası, Polat Ovası, Erkenek Ovası.

Sürgü ve Polatderesi önemli iki akarsııyudur. 1877 den önceki adı Viranşehir ya da Harapşehir olan Doğanşehir'e son yerleşme 1877 Osmanlı Rus savaşı sonucu Kars ve Artvin'den göçenler tarafından gerçekleştirilmiştir. Merkez İlçe Malatya - Fevzipaşa Demiryolu üzerindedir. Erzurum İskenderun karayolu kasabanın üç Km açığından geçer. İl'den uzaklığı 57 km'dir. adı, 1931 de Doğanşehir olarak değiştirilmiş, Akçadağ'dan alınarak 1946 yılında ilçe haline getirilmiştir.

Doğanşehir'in M.Ö.'de iskan gördüğü kesinlik kazanmıştır. Roma imparatorluğunun yöreye egemen olduğu zamanda, kasaba merkezinde bugün de kalıntıları görülebilen bir sur yapılmıştır. Surların daha çok askeri amaçlı olduğu sanılmaktadır. M.S. 395 de Roma İmparatorluğunun parçalanmasıyla, M.S. 395 - 656 yılları arasında Bizans toprakları arasında kalmıştır. O sıralarda ki adı Zipatra / Zübetra olan ilçe daha sonra Araplarla Bizans arasında efl değiştirmiştir. Daha sonra Danişmentlerin ve ardın da Selçukluların eline geçen kasaba 1515 tarihinde, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına dahil edilmiştir. Kasaba 1855 - 1924 yılları arasında Sürgü'ye bağlı kaldı. 1929 da Besni İlçesi'nde alınarak Akçadağ'a verildi. Daha sonra, 1946 da ilçe haline getirilip Malatya İline bağlandı. Belediyesi 01.04.1946 da kurulmuştur.

GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLERİ

Sürgü Takas, Sürgü Barajı, Harapşehir İçmeceleri, Polat Ballık Yaylası, Beypman, Sulu Mağara, Şakşak, Acıpınar.Yaylası, Sıtmapınarı, Yıldızsu Başı, Çığlık Ağaçlıkları, Sürmeli Pınan, Kayapınarı, Erkenek'te Sakaltutan Suyu, Değirmen Deresi, Reşadiye Pınarı, Topraktepe'de Kayapmar, gezilip görülecek yerlerden bazılarıdır.

İlin en iyi elmaları bu ilçede yetiştirilir. Elma, fasulye ve alabalık başlıca özel ürünleridir. Teki az anlamına geldiği söylenen TAKAS başlıca turizm merkezidir. Kayısıcılığa da son zamanlarda büyük önem verilmektedir.

HEKİMHAN

Hekimhan'ın doğusunda Arguvan ve Malatya Merkez ilçe, güneyinde Akçadağ, batısında Darende, kuzeyinde Sivas İlinin Kangal İlçesi bulunur.

Yüzölçümü: 1869 km2

Nüfusu: 42515 toplam, Merkez: 13206 (2000 sayımı).

Nüfus yoğunluğu: 22

 

ıi- M m loprakları Kuruçay Vadisindeki düzlükler ile bu düzlükleri boydan ı ı ıışalan dağların arasında kalır. İklimi serttir, kışlar soğuk ve kar yağışlı, İm .ırak ve kurak geçer. Orman örtüsü bakımdan yoksul sayılır. Kuruçay en i'iıılı .ıkaısuyudur. Dağlık kesimlerde hayvan yetiştirilir. Toprağı olanlar İmim ı.ılııl ekimi, meyvecilik ve bağcılık yaparak sağlar. Son yıllarda ilçe ı bil gelişme göstermiştir. Burada da kayısı yetiştiriciliğine önem I Ilım I irdir.

[)ı m/ düzeyinden 1094 metre yükseklikteki Hekimhan Kasabası küçük bir

            ide  kurulmuştur. Malatya - Sivas karayolu ilçenin  içerisinden,

.ini II aydarpaşa Demiryolu da yaklaşık 1 Km. uzağından geçer.

ı   ı .ıkının ne zaman kurulduğu belli değildir. Sözlü anlatıma bakılırsa

mini I.un hüküm sürdüğü sırada Hekim Bamerallah Mısır'dan çıkartılarak

ı   Hekimhan'ın  bulunduğu  yere  sürgün   edilir.   Hekim  Bamerallah

nnlı.m'.ı yerleşince, hayır için bir han yaptırır. Bu hana "Hekimhan" adını

ianla isim Hekimhan olarak söylenmeye başlanır.

nıMMııı   Hekimhan'da  ayakta  kalabilen  tarihi  bir han  vardır.   Hanın

İnde kayda göre M.S. 1218 yılında Ebulhasan oğlu Salim El Malati

. ı • ı.. ı m yaptırılmıştır. Bu han zamanla civardaki göçebe halkın baskınına

I ıılıııca yolcuların şikâyetleri sürüp gitmeye başlar, İlçe Osmanlı

ı ırııııı katılınca derhal bu hanın yanına bir kale yaptırılarak içerisine asker

iti ı lop yerleştirilmiştir. Askerler yolcuların yanında Sivas İlinin Ulaş

illim kadar giderek yolun emniyetini sağlamaya başlamışlardır.

in yerde Köprülü Mehmet Paşa tarafından bir de cami yaptırılmıştır.

ihnn'ııı ilk kez Selçuklu Sultanı İzzetin KAVAS tarafından kurulduğu da

İlleri   aıasılıdadır.   Bir  zamanlar Keban'a  daha sonra bucak  olarak

ı laj'Janmış, Cumhuriyetin ilanından önce ilçe haline getirilmiştir.

M m l lı sevgi, İbocuk, Kanlıdere civarındaki yapay mağaralar ve Şırzı ile lylerinin civarındaki kabartma yazılar önemli tarihi kalıntılar olarak linin ıı değer niteliktedirler. Güzel-yurt ve Koca özü'ndeki höyüklerde ılınırsa i İçenin tarihi hayli eskilere uzanmaktadır.

 ( I K GÖRÜLECEK YERLER

i  m ı, Ilıcak Şıpşıpı, Yücekaya Sürbehan mesire yerleriyle, han, cami

il ı i- ı> ı gezilip görülecek yerler arasındadır.

ı |ı ılığa son zamanlarda büyük önem verilmeye başlanılmıştır. Bir

 üllı   ı veya maden yüksek okulu açıldığında ilçenin sosyo-ekonomik

Uyul "i Iışınelerolabilecektir. I l M' <   inin kuzeyinde ve doğusunda Karakaya Baraj Gölü, güneyinde

ı batısında Malatya Merkez ilçe bulunmaktadır. (1990Sayımı)   818 (1990 Sayımı) ■ i .ı   11 's.ı.ıııııı doğusunun, Fırat Nehrinin dar ve derin bir vadi meydana hin Boğazına kadar uzanan kesimdeki düzlükler, Malatya ınkr.lavaıak Kuzeydoğu yönüne doğru uzanıp Karakaya Baraj

 

Halk geçimini tahıl ekimi, hayvancılık ve meyvecilikten sağlar. Son yıllarda bu ilçede de kayısı yetiştiriciliğine hız verilmiştir.

Kasabanın ve civarının tarihi incelenmemiştir. Bu bakımdan ilk yerleşmenin ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Biıyiki önemsiz kale kalıntısı, han ve köprü gibi yapılar, belli başlı tarihi kalıntılardır.

Kasaba halkının büyük bölümünün Kütahya'dan gelen Şamanoğullarn tarafından meydana geldiği söylenmektedir. Ayrıca, geliş yeri bilinmeyen, Kopuzoğulları da daha sonra gelerek yerleşen bir topluluktur, ilçe merkezi olan Pütürge Kasabasının bu adı olarak ilçe haline getirilişi hayli ilginçtir: Günümüzde yaklaşık 110 - 120 yıl öncesi, Doğanyol'un bir köyünün "Pütürge" ismi altında ilçe yapılması için o zamanki adıyla Şiro'ya uğrayan merkez heyetine, "Pütürge burasıdır" derler. Heyet hemen ilçe teşkilatını kurarak oradan ayrılır. Böylece hem "Pütürge" adı hem de ilçe kazanılmış olur.

İstanbul'daki Pütürgelilerin ilçelerine daha sıcak ilgi duymaları, mevcut ve zengin yeraltı madenlerini işletmeleri ve Nemrut Turizmini canlandırmaları Pütürge'ye büyük çıkarlar sağlayabilecektir.

YAZMAN

Yazıhan İlçesinin kuzey ve kuzeybatısında Hekimhan güneyinde Akçadağ ve Battalgazi İlçeleri, doğusunda Kuruçay ve Elazığ il sınırı, güneyinde ise Tohma Suyu bulunmaktadır.

Nüfusu: 19.295 toplam (2000 Nüfus Sayımı)

İlçe Merkezi: 4285

Yeryüzü şekilleri itibariyle, güneyden kuzeye doğru eğim artış gösterir. Kuzeydeki dağlık kesimlerden ve vadilerden oluşan alan tüm arazinin yüzde; ellisini kaplar. Dağlık yörelerde seyrek meşe ormanları ile çalılıklar bulunur. Ovadaki arazi ortalama 800 metre yüksekliktedir. Yükseklik dağlık kesimlerde; 1500 metreye kadar yükselir.

İlçe topraklarının yüzde ellisini oluşturan yan sulu arazi kıraç olduğu halde| tarıma elverişlidir. İlçenin iklimi karasal olduğundan yazlar yağışsız ve kurak, kışlar kar yağışlı ve oldukça soğuk geçer.

İlden kırk kilometre uzaklıktaki ilçe Malatya - Hekimhan karayolu] üzerindedir. Malatya - Sivas demiryolu da Yazıhan'ın içerisinden geçmektedir. Bu bakımdan ulaşım sorunu büyük ölçüde çözüme kavuşmuştur.

İlçe ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünler şunlardır : Buğday, mercimek, nohut, arpa, endüstri bitkisi olarak! şekerpancarıdır. Kayısı en fazla Önemsenen meyvedir. Ayrıca öteki meyveler da yetiştirilmekte, çeşitli sebze elde edilmektedir.

Dağlık kesimlerde hayvancılık da önemli geçim kaynağıdır. Çok sayıda sığırın beslendiği ilçede ünlü Dirican Koyunu da yetiştirilmektedir. Bunlardan elde edilen yün ile yöreye özgü "Dirican Halısı" dokunmaktadır.

Yeni bir ilçe olduğundan Yazıhan'ın tarihi incelenmemiştir. Buradaki ilk yerleşmenin Milattan önceki yıllara kadar uzandığı Buzluk Köyündeki yapayı mağaralardan anlaşılmaktadır. Günümüze kadar çeşitli ulusların egemenliğinde kalan ilçe toprakları ancak Osmanlı Devletinin eline geçtikten sonra imar görmeye başlamıştır. İlçeye isim olan han da bu dönemde toprakları üzerindeki en önemli tarihi yapılardan biri sayılır.

 

ı 11 cz İlçeye bağlı bir köy iken 9/5/1990 tarihli ve 3644 sayılı kanımla İmline getirilen Yazıhan'da belediye teşkilatı 20 Ağustos 1990 tarihinde ııııışlur.

ı ı ıhan,   Medik   Barajı   sulamalarıyla   yeni   ve   verimli   bir   ovaya y muştur. Kısa süre içerisinde susuz Yazıhan Ovası yeşillenmiş, meyve ve buhçeleriyle donatılmıştır. Ayrıca Karakaya Baraj  Gölü turizm ve illi   1111 açısından gelecek vadetmektedir. I Şİİ,YURT

ı    11 vur! İlçesinin toprakları, kuzeyde Malatya Merkez, güneybatıda ve ı ı "n'Miışehir ve Akçadağ, doğuda Malatya Merkez, güneyde Adıyaman lı huj'lı (,'elikhan İlçeleriyle çevrilidir. ı M ölçümü : 568 km2

 

            su: 45 51 toplam, Merkez: 11998 (2000 G.Nüfus Sayımı)

ı lül'ııs Yoğunluğu: 90

1 mı ve çevresi DoğuToros Dağ sisteminin güneyinde Beydağları ile

ı ' »vasi arasında Beylerderesi'nin kuzey nihayetinde yer almaktadır.

I mi ve çevresinde bahçe tarımının yoğun olarak sürdürüldüğü sahaların

unlu    elerli  toprak tabakası bulunmamaktadır. Vadilerde oluşan sırtlar

ıjtlll  l iiineye inildikçe bu çıplaklık daha da artar, çok yerde kayalık halini

fa/lııı sıcak ve yağışsız, kışlar uzun süreli, soğuk ve kar yağışlı geçer. Bazı

Hnlı ı < lı- önemsiz meşelikler görülür.

1

ı ' Mİ den 918 m yükseklikte olan Yeşilyurt'un belediyesi 1.1.1909 da llmıı    l 1.09.1930 da bucak haline getirilmiş, 01.09.1957 tarihinde ise ilçe

               Ilamidiye, Moliakasım, Gedik, Hacizli, Hıroğlu (Hayıroğlu) ve

ıı ılın I İçleri vardır.

 

 ı I iden Çırmıktı iken Cumhuriyetin ilk yıllarında bu isim İsmetpaşa İl rr.iınldi. 1957 de ise Yeşilyurt adını aldı. Kasaba Derme vadisinde M im Hu vadinin iki yakasında bulunan bahçeler ve bazı bağlar lı ıı ılınan kollarla sulanır.

m  larla tarımına, meyveciliğe ve hayvancılığa dayalıdır.  Son

il ı ıh., ülkelere de gönderilen dalbastı kirazı yetiştirilmesine hız verilmişse

ı tamikin çekilen sıkıntılar yetiştiricileri olumsuz yönde etkilemiştir. Bu

ı. ı yakın şekilde üne kavuşmuş olan Yeşilyurt dalbastı kirazı için

ııi  mi'ı alınması gerekmektedir.

um de tarihi etraflıca incelenmemiştir. Atmalı, Taftacık ve Teviccik ı    İm gün de görülebilen tarihi buluntular; çanak, çömlek, porğenk -ıiı İm, ı mut lak eşyası, havuz ve fırından ibarettir.

inenin ne zaman yapıldığı da bilinmiyor. Günümüzden yaklaşık

yapıldığı sanıları ilk yerleşme İnekçayı ve Şabandede Pınarı ile

• un İn kalan Atmalı, daha sonra Taftacık, Düğünyurdu ve Teviccik'te

imi.m  ()nceleri sazlık, bataklık, sulak ve sık ağaçlı bir yer olan

'  l    il ıni'ia yapılan ilk yerleşme ise Camii Kebir civarında olmuştur.

I III    ı ı leane Hamil, Kasım, İdris (Hacı İdris) adlı üç kardeş tarafından

' ııleı çoğunluktadır.

 

 

Buna ait bir başka söylenti daha vardır: Kalabalık bir kervan gurubu soğukl kış koşullan altında kışı Yeşilyurt'ta geçirmek zorunda kalır. Ertesi bahaıj evlerini de getirerek Yeşilyurt'u mesken edinirler.

Şimdiki   Yeşilyurt'taki   ilk   yerleşmeyi   gerçekleştirenlerin   Taftacık| cihetinden, kendi  adlarını  taşıyan Kölükkuşağı  İskan mahallinden  geleı Kölükoğulları olduğu kesindir. Semt bu gün de aynı adı taşımaktadır ve orad^ bina kalıntıları, taş temeller açıklıkla görülmektedir.

Yeşilyurt sanayi alanında gelişmiş durumdadır. Birkaç fabrika ile sayılanj yüzleri aşan dokuma tezgahları bulunmaktadır. Yeşilyurt'îu sanayiciler Malatya sanayiine de öncülük etmişlerdir.

GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLER

 

Derme Suyunun Kaynağı, Gündüzbey Pınarbaşı, Kaptaj Tesisleri

Derme Suyunun geçtiği yerdeki bahçeler, Gündüzbey Kasabası, KapılıkJ Derme Suyunun kaynağı olan Pınarbaşı, Kozluk köyü, Şabandede,] Davullupınar, İnek Pınarı, İnek Çayının geçtiği emsalsiz vadi, Koru DeresiJ Güvercin Pınarı, Yakınca Kasabasının her gün çehresi değişerek güzelleşer kanalboyu ile buralardaki bahçeler ve ilçe üe yöresindeki sulanan alanda] bulunan bütün bahçeler gezilip görülecek yerler arasındadır.

 

HALK KÜLTÜRÜ

    bireylerin  anlayış  ve duyuşla  birbirlerine  olan bağlandır.  Dil

            ııl uğu ve uydurmacılık yapılarak bir dile katkıda bulunulamaz.

ı Mide sadelik, yabancıların zor söylenir sözcüklerini alarak değil, kendi

ma dayanılarak gerçekleştirilir. Hu   konuda FERİDUN  BEĞ  KÖÇERLİ'nin  söyledikleri önemli  bir

              "Anadili milletin manevi diriliğidir. Hayatın mayesi menzilesindedir.

            fi, bedenin mayesi olduğu kimi (gibi) ananın dili de ruhun gıdasıdır."

i've özgü ağız özellikler günümüzde de sürdürülmektedir. Malatya ı |iı •«. leıin yolu üzerinde bulunduğundan birçok dil ve lehçelerin etkisinde H m   Arapça ve Farsça'nın dışında, özellikle Azeri lehçesiyle öteki Türk ı ı ı'ııiıı etkileri görülen yerel dilde kısa ve uzun ünlüler görülür. 1 ı' ıi/ değişmelerin belirgin olanı (K) ünsüzüyle başlayan sözcüklerin (G) h m .ıdir. H ı ılıca önemli değişmeler: Çizme (Çizme) tşmek (İçmek) ı ı    Iiıkan (Dükkan) ı  .•   (iar(Kar) ı      rhadaş (Arkadaş) |»/|ı    Uaı inak (Parmak)

Zoppa (Sopa) l/d   l)aş(Taş)

l'ı n l konuşmalarından örnekler: ı Oplcki gide=Bırak ki gitsin

il çak kırılmış = Merdiven kırılmış ı ulunu kopçaladı=Kolunu düğmeledi ı npıı kupa gitti = Koşa koşa gitti. ı    'i! MU en sıçan deliğe girdi = Kediyi gören fare deliğe girdi.

ıil ı. 111 buymuş = Soğuktan donmuş...

. . 11 ıhı .la /.aman zaman Malatya'nın ağız özellikleri verilirken büyük

ı İm  yapılmakta; Malatya'da bir başka lehçe konuşuluyormuş imajı

ı iı ılir.   Yabancı  kökenli   tayyareye  "Teyyare"  denilmesi  galat bir

ı m ve yanlıştır. Malatya'lı, bazı eşya ve araç isimlerine kendiliğinden

muş. bisiklete "cansız at", fötr şapkaya "Lengerli şapka", bibere (Issı

ı   .ı", havuca "pür-çekli" diyebilmişse bu Türkçe'nin bir başarısıdır. Ve

ı m lııınl.ııi yakalayıp derlemek olmalıdır. Yoksa, Malatya'da patlıcana "Bal-

l lonınlesc'Tamates" denilmesini yazıya geçirmek dili bozmak demektir.

 

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

YÖREYE OZGU SÖZCÜKLER

 

AD KOYMA

 

Yöreye özgü olup günümüzde  birçoğu kullanılmayan sözcüklerden derlenen örnekler aşağıdadır: -B-Bibi: Hala, Bastık: Pestil, Biliş: Bildik, Bıldır: Geçen yıl

-ç-

Çevre : Mendil, Çul: Eski kilim vb., Çor : Salgın hastalık, Çapmak : Koşmak -D-

Döş: Bağır -E-

Ellik: Eldiven -G-

Gilgil: Dan, Gülyağı: Esans, Göncük: Küçük cep -K-

Kopmak: Koşmak, Kopça: Düğme, Kalıç: Orak, Kopuk: Külhanbeyi -P-

Pürçekli: Havuç, Part: Bağır, Pişik: Kedi -S-

Satan: Kalça -T-

Tuman: Don, Totaba: Kadın hizmetçi -Y-

Yelmek: Acele etmek, Yormak: Yorumlamak Yelpeleme: Bronşit Yüklük: Evlerde yatak konulan yer Yörep: Meyilli arazi Yağır: Hayvanların sırtındaki yara Yağlık: Mendil Yetmeti: Küçük minder Yesin: Hızlı

 

"•il yerlerde olduğu gibi, Malatya'da ad vermede yöredeki saygın > ı irin, belli yerlerin ve günlerin adlarının etkileri görülür.

 

M.ılatya merkez ve çevresinde Hacıbayram, Abdulvahap, Battal ve     Pütürge'de Ramazan, Akçadağ'da Aliseydi, Darende'de Şeyhhamid ve İHİillııılıınangibi...

i loğan çocuğun kulağına ezan okunarak adı konulur. Bir ziyaret sonucu bir "i il ıı nşulmuşsa çocuğa genellikle ziyaretin adı verilir.

Doğum   bayramlarda   meydana   gelmişse   Bayram,   Ramazan'da   ise

            kutsal aylardan Recep ve Şaban, aylarında meydana gelmişse Recep

|bnn( 'uma günü ise Cuma veya Cumali gibi adları konur.

in erkek adları, Mehmet, Ahmet, Mustafa, Ali, Hüseyin, Hasan, rahman, Ramazan, Osman, Aliseydi, Şeyhamid, Orhan, Ayhan, Şaban, I .'-inal, Cemal vb...

ı   "in kadm adları, Ayşe, Fatma, Zeynep, Emine, Hatice, Elif, Döndü,

               I l.ıvva. Nazlı, Sıdıka,Zeliha, Meryem, Asuman, Hayriye vb....

 

ATASÖZLERİ

Gerek konuşurken, gerekse yazarken, az sözcükle geniş anlamlı sözlere ye^ veririz. Bunlardan birisinin açıklanması, bazen sayfalarca yer tutar. Hikmet dolu, öz bir söyleyiş olan bu sözlere atalardan miras kaldığı için, atasözü) denilmektedir. Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak özetle söylenmiş olan bu sözler kuşaktan kuşağa geçerek günümüze kadar gelmiştir.

Malatya ve yöresine ait atasözlerinden bazı örnekler aşağıdadır:

-A-

Açitboğuşkanolur

Ağaç yaprağıyla gürler

Arlı arından korkar, arsız nesinden korkar

Ağaçtan maşa, abdaldan paşa olmaz

Aç gezip tok sallanmalı

Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al

 

fi kemiğini kırmaz Itltı lıınağı taştan esirgenmez

ı ıı ı m korkan dan ekmez

ı   ıı ılı   -erek, düz gerek

I n . k usun yüzüne öter

ı  ı il la loplayıp kepçe ile dağıtılmaz

 

ı iri ın;'içbirkuşama,onubirdeçiğitekenesor

ı   mı kan ile yumazlar, kanı su yurlar

ı   M ı/. eli keserler

 

ini' ı k-ı neve dudak gerek

 

Bel satıp kürek alınmaz

-D-

Doğru duvar yıkılmaz

Dedenin yediği ekşi erik, torunun dişini kamaştırır

-E-

Eşek çamura düşünce yol gösteren çok olur

Eşeğin kuyruğu herkesin önünde kesilirse, kimi kısa olmuş, kimi uzun] olmuş, der

Elden oğul, külden tepe olmaz

Erkek tay doğuran kısrağı yabana vermezler

Et tırnaktan ayrılmaz

El atına binen tez iner

Et borca olur, ciğer borca olmaz

El elin aynasıdır

Ev alma komşu al

Elde yiyen yolda acıkır

El eli yur, el de döner yüzü yur

-H-

H   " kuşun eti yenmez

 

ı  ıi merteği ile hamam ısınmaz H ı önünden kütük kapılmaz

nnıı kalan donakalır

11 ıı nıışak tükürük sakala bulaşır

ı mı cima, gönül alma .1   yaz demekle yaz gelmez ı ıııı yağmur olsun tek kar olmasın i ı   vni'inlik. Kış fakirlik I ıı- ı İM ı/an yuvasız kalır • ' in başı kaynayanın kışın aşı kaynar yerin damarıdır ı ırası olan gocunur

/ "i Icııdi bozar

ı >.ıha geniş bilgi için "Malatya'da Atasözü Deyim ve Maniler" isimli ,ı ılnını/a başvurulması.

 

DEYİMLER

Deyim, genellikle gerçek anlamı dışında kullanılarak bir düşünceyi anlatan kalıplaşmış ve toplumda yaygınlaşmış- söz gruplarıdır. Malatya yöresindeki deyimlerden alınan örnekler aşağıdadır.

-A-

Adam sandım Ali'yi, altına serdim halıyı

Ali'nin külahım Veli'ye giydirmek

Akşamdan sonra mağara, hoş geldin Bayraıriağa

Aç gezip tok sallanmak

Al paranı git kadıya

Abanın kolundan bakmak

Anası sarımsak, babası soğan, nereden çıktı bu nane şekeri

Atın ölümü arpadan olsun

Ayaydım, hesap belli

Al haberi zurnadan

Aba altından sopa göstermek

Ağız ağıza vermek

Ağzı ağzına kavuşmamak

Ağzı var dili yok

Aklı beş karış havada olmak

Alan aldı satan sattı

Almazına gülmek

Alttan almak

Aç tavuk düşünde darı görürmüş

Ayağına yer etmek

Ayrı baş çekmek

Arşınla alıp, kulaçla satmak

 

 

I I ı. H ı lım bostan yemedim karpuz

İlli ağzı çuval değil ki büzesin I li'i'.ıııi duvara asmak

lı olsun da gilgil olsun

||]   ı

m vurmak İp ıpıl I ah,sivri külah

ı

I   111 ıııı sudan ne getirir

I ı ıı I >;uı olayım Atlasa ki, yamalık olmuş palaza i Imsesize vurmuşlar "Oy arkam" demiş 11 ne, dumduma ııin nesi, kimin fesi i ı m var sızın var ı ı ı :'uııİL'mekorsanyadavulcuyavarır,yazumacıya

ı ı   yükü ağır olur

ulan ekmek istemek ı un alacak daman olmamak

I'

ı   bin unu dama atmak

 uğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü 01 ıı oldu, torba doldu ı »ı   ip

 

 

 

Boğaz dediğin kırk boğum Boğazda bostan bitmez

-D-

Deveyi yardan atan bir tutam ottur

Dışardan baktım yeşil bir türbe, içine girdim estağfırullah tövbe Düğünde fatmacığı kim tanır. Deveye burç lazımsa boynunu uzatsın Dilim dilim sırtıma giydirdi kilim

 

1111 ıı m çöpü, armudun sapı ı um vuru cebi boş, püsküllü kaba fesi hoş "I ı ula suyu döv, yine sudur yine su.

 

BİLMECELER

Bilmece, herhangi bir şeyin adını vermeden, özelliğinden birini veya b kaçım üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene bırakan eğlenceli söz.

Ad ve deyimler gibi, bilmeceler de yörelerin özelliklerine göre söylenirler. Ve çoğunlukla söylendikleri yörelerin yaşantılarını yansıtırlar. Malatya yöresinden örnekler:

Altı taş, üstü taş, içinde bin baş. (Hamam)

Ağaca çıkar adam değil, semeri var eşek değil, yazı yazar katip değil. (Salyangoz)

Anırıranırır, ağca bebek doğurur. (Çıkrık)

Arşın ayaklı, tavşan bıyıklı. (Buğday)

Babamın bir sangı var, dolarım dolarım bitmez. (Yol)

Dağdan gel ir takur tukur, ayakları demir bakır. (Tren)

Dam ardında teke bağlı, kuyruğu köke bağlı. (Kabak)

Dağdan gelir, taştan gelir, başı püsküllü aslan gelir. (Sel)

Fıstı firik, burnu yırık. (Gazyağı çırası)

Hanım içeride, saçı dışarıda. (Mısır koçanı)

Gündüz kalede, gece belada. (Yer yatağı)

Kara tavuk, gakkılar, kanatları şakkılar. (Dikiş Makinası)

Kat katıdır, kat kat katı, nedir bunun hikmeti. (Lahana)

İnim inim inler, bin kişi dinler. (Davul)

Sarı öküz yatar, kara öküz kalkar. (Ateş ve duman)

Ağaç başında san kedi. (Kayısı meyvesi)

Büküsüz iplik, deliksiz iplik, Allah düzüyor, kullar bozuyor. (Üzüm)

Dağdan gelir sekerek, kara üzüm dökerek. (Keçi)

Ufacık bir mil taşı, dolanır dağı taşı. (Göz)

Elsiz ayaksız kapı açar. (Rüzgâr)

Ak koyun aksar, birbirine çakşar. (Diş)

Altı tahta, üstü tahta, içinde bir kara kahpe. (Kaplumbağa)

Bal ile badem, ne güzel adem. (Ceviz)

Beş kardeşin dördü çalışır biri yet. (Çorap ve şiş)

Bir gecede kırk yatak dolaşır. (Pire)

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------

EFSANELER

 

ı ınlıiı hıı;ı/. efsane, efsanede de biraz tarih vardır "VictorHUGO"

                masal, hikâye, dillere düşen olay, hal ve destan demektir. Yöre

n   il.lan yakından bağıntılı bazı efsanelerin bulunuşu ve bu anlatı

ıhılın fazla durulması gereğini ortaya koymuştur.

Inlıilva'ııın   Orduzu   kasabasına  bağlı   Arslantepe   semtinde   geçtiği

n hu efsane şöyledir. Arslantepe'nin karşısında, doğu batı doğrultulu,

hlı I ııyalık vardır. Bu irili ufaklı, garip şekilli taş yığınlarına yöre halkı

Kavası" adını vermiştir.

ı.   Arslantepe'de kızı ile birlikte yaşayan fakir bir kadın varmış. Bu n ı ı ı çok güzelmiş. Kızın güzelliği her yandan duyulur. Ülke kralının

2645

M 11 inlen bu kıza aşık olur. iııi İm fakir kızı oğluna nikah etmek islemez ama oğlunu kararından bir ı, iı cmez. Kral sonunda razı olur. Saraydan bir kaç kişiyi kızı istemeye m   fakir kadın bu istek karşısında ne yapacağını şaşırır. Hatta buna bir | lıuınmak  islemez. Ana kız sevinç içinde düğün hazırlığına girişirler. .   ı ı da düğün hazırlıkları başlatılır, ı lıı ı,iın sona erince gelin alayı .Arslantepe önlerinde görülür. Atlı, yaya .ı ı • 11 I .il.ikilik, şen, coşkulu gelini alarak yolakoyulur. Udin alayı, simdik "Gelinci Kayalarının önüne gelince birden duruverir. ı I anlık içinde ne olduğunu sorar birbirine. Meğer, gelin kendisine ait ayı anasının evinde unutmuştur. Bunun getirilmesi için kocasına 11 bulunur. O da geriye iki kişi yollar, oklavayı getirmelerini bildirir. I ıMu mı hızıyla giden atlılar kızın anasının evine ulaşır. Durumu anlatır, ermesini isterler. Kadın şaşkınlık içinde istenen oklavayı atlılardan ıı ut ir. Ne varki bundan çok üzüntü duyar. Kendine hâkim olamaz, ellerini IVfi   .  I aldırarak, "Gelin tacınla, gelinlik elbisenle ve gelin alayınla taş Ilı m "diye beddua eder. < l| liivanın gelmesini bekleyen kalabalık çok geçmeden, olduğu yerde, taş dönüşür. Anadolu'nun pek çok yerinde anlatılan benzeri hikayelerin I    ıı ı inilen biri olan bu efsaneye konu teşkil eden taşlar bu gün de merakla

 

 

FIKRALAR

ıdii

Fıkra, nükteli küçük hikâyedir. Malatya'mızda da öteki türler arasında dikkati çekecek nitelikte fıkralara raslanır ve hayat boyu fıkralar güncelliğini korurlar. Bir kaç örnek:

BAL ÖYLE TATLI Ki... Yoksul çocuk durup dururken anasına:

-Bal öyle tatlı ki, deyince anası, oğlunun bal yemediğini bildiği

için sorar:

-Nereden biliyorsun ?

Çocuk gayet safıyane bir eda ile karşılık verir:

-Amcamın oğlunu bal yerken gördüm de...

O KOMŞULARI İLGİLENDİRİR

Orduzu'lu mamulo omuzundaki haki asker kaputu ile Atatürk caddesindeki, bilinen gezintisini yaparken, aynı kasabadan birisi anasının, az önce öldüğünü bildirir. Mamulo istifini bozmadan; " O komşuları ilgilendirir" diyerek yoluna devam eder.

İÇİNİZDE TEK AKILLI BEN MİYİM?

Orduzu Mamulo minibüs ile Orduzu'dan gelirken polisler minibüsü durdurup kaçak tütün aramak isterler. Cebinde kaçak tütün tabakası bulunan yolcular tabakalarını Mamulo'nun altına atınca Mamulo; "İçinizde en akıllısı ben miyim ne?" der.

VALLAHİ SIRT, BİLLAHİ SIRT

Bir ilçemizde ayakkabı dikimcisi müşterisinin, "Sırt mı, değil mi?" sorusu üzerine bir elini köselenin üzerine, öteki elini de kendi sırtına kor. "Vallahi do sırt, billahi de sırt" diyerek yemin edince buna kanan köylü, "Öyle ise bir çifl yemeni de bana yap" der.

BUNU DA BELİME KİM DOLAMIŞ..

Birisi çalıştığı yerden çaldığı bir kaç metre bezi beline sarmış, çıkarken kapıdaki bekçi halinden şüphelenmiş elini beline atınca bezin ucunu yakalamış. "Dön" demiş. O da dönerken, bez yere düşmüş, kurnaz hırsız," Allah Allah bunu da belime kim dolamış.." diye söylenmeye başlamış.

CAN SIKINTISINDAN

Dağ köylerinden birinde babasını mezara koyduktan sonra eve dönen delikanlı avludaki havuzda bulunan ayranlı çorbayı kepçe ile içmeye başlar. Bunu gören bur yakını" Utanmıyor musun mezarlıktan yeni döndük" deyince, genç "Canımın sıkıntısından ne yapacağımı bilmediğimden içiyorum, keyfimden değil"der...

 

ÇİFTÇİNİN UYKUSU

lalatya'nın dağ köylerinden bir köylü, çift sürmek için, akşamdan I İn 11 ı.ı gider. Gece boyunca çalışır. Sabaha karşı iyice yorulur. Yere uzanınca •ı m ııyakalır. Sabahleyin, oradan geçmekti olan biri, sakallı çiftçinin yüzünün ı milini traş eder, öküzleri Tiden birini de alıp götürür. '. ıIh;i uyandığında, öküzlerinden birinin olmadığını görünce şaşkına liri, elini yüzüne atar, sakalının bir tarafının traş edildiğini farkeder. Telaş Binde, koşarak köye doğru ilerler. Sabırsızlık edip evinin karşısındaki lynııın üzerine çıkar, karısına seslenir: I iniş..Emiş.." " Ne var?"

" 1I ele bak ben ben miyim, ben ben miyim?" " Sesin sana benziyor ama yüzün bir başka olmuş.."

Ben de onun için soruyorum ya.." diyen çiftçi neye uğradığının l ııılığıyla bir koşu evine girer. Karısı tarlada kalan öküzü eve getirir. Kendisi n ün kadar evden dışarıya çıkamaz, ı (»NUŞACAK KİMSE BULAMIYORMUŞ Sürekli sarhoş gezen birine acıyan yaşlı kişi: Neden hep böyle sarhoş geziyorsun? diye sorar. Sarhoş gayet sakin: Ne yapayım., ayık olunca konuşacak bir kinişe bulamıyorum da ondan,   ılının verir... HİKAYELER

111 kâye - öykü, herhangi bir olayın ayrıntıları verilerek ya sözlü ya da yazılı

1,111 geçen bir olayın anlatımı. Belli bir zaman ve yerde az sayıda kişinin

I m.lan geçen, gerçeğe uygun birtakım olayları anlatan, ya da bir kaç kişinin

ı il iıiı çizilen roman türünden kısa yapıtlar. Çocuk hikâyeleri, köy odası

hık.iyeleri, avcılık hikayeleri vb.

Yöremize ilişkin hikayelerden küçük bir örnek: AVCI İLE AYI

Malatya köylerinde yaşayan bir avcı güneş çekilirken tüfeğini alarak ava

d   v mahalline varır, biraz uyuklar. Uyanır ve henüz keklik beklemek için

il im ı-iken olduğunu görünce ay ışığında bir "Hocamız Armud" ağacına çıkar

M 11 ııil yemek ister. Alt dallardaki meyveler sert olduğundan üst dallara doğru

mır.

Bir iki olgun armudu yedikten sonra ileriden paytak adımlarla, inleyerek unu geldiğini fark eder. Armut ağacının yanına gelen ayı hemen bu ağaca ı iııııya başlar. Ve avcının yaptığı gibi yukarıda dallara tırmanır. Avcı sessiz. ıııkıı ile dolu olarak ayıyı seyrederken ayı dalından koparıp parmaklarının

            la tuttuğu armudun olgun olup olmadığını anlamak için, ay ışığına tutar.

tltıııu kendisine sunulan bir ikram sanan avcı, korku ile ve yüksek bir sesle "Sağ ı   İn ıı çok yedim, sen buyur" diye bağırır... Neye uğradığını şaşıran ayı, ı   il M s undan patdiye yere düşer ve ölür...

Una/, korku, biraz da heyecandan olacak ağaçtan bir saat sonra inen avcı, lllh >-1111 alarak evinin yolunu tutar.

I rlesi sabah, armut ağacının altında ölü olarak duran ayının derisi yüzer. Iııyıp kurutt

 

DUALAR

Dualarda ve beddualarda insanlarımızın değer yargıları görülür. İyiliğe, huzura yönelik arzular dualarda dile getirilir. Bazı Malatya duaları:

Allah ömrünü uzun etsin

Avuçladığın toprak altın olsun

Arta eksilmeye, taşa dökülmeye

Bahtın açık ola

Darlık yüzü görmeyesin

Göğsünde ağ tüyler bitsin

Hızır yoldaşın olsun

BEDDUALAR

Zaman zaman kötülüklere ve haksızlıklara uğrayan Malatyalılar duygularını beddualarla dile getirmişlerdir. Bazı beddualar : Gözün patlasın. Dert yapışasıca. Kara yerin dibine giresice. Kanı içine akasıca. Sürüm sürüm sürtmesin. Türemiyesice. Yağlı kurşuna gidesice. Yüzü yitesice. Y'erişip yetmeyesice. Yaşı kesilesice.

TEKERLEMELER

Tekerleme, daha çok masalların başında kullanılan, ölçülü, uyaklı, anlamlı ya da söz dizisidir. Saz şairlerinin karşılıklı, birbiriyle yaptıkları şiir söyleme yarışması, deyiş yansı ve de orta oyunlarında özellikle Kavuklu'nun kullandığı sözlerde tekerleme türü sayılır.

Deyimlere yakın, yöresel kültürü aksettiren kalıplaşmış sözler olan Malatya ve yöresinin tekerlemeleri ince bir zekanın ürünün ve şivesinin simgesidir.

"Emine bacı gel otur, gözü çıka yer yoktur.."

"-Ayşe bacı

-          A kurban,-Kocan geldi

-          Ey kurban -Kil i t nerede?

-          Cebimde, elim hamur al kurban..." " Pöt pöt pötücek, pötüceğe ne gerek, yağmur ile sel gerek..." "Ağ göz kara göz, ışıla yavrum ışıla, "Tekini buldum çifti yok, ışıla yavrum ışıla"

Leylek leylek havada Yumurtası tavada Et pişirdim yemedi Allah şükür demedi

Burada duran kuş mudur? Kanadı gümüş müdür?

Ardıç, bardıç

Yağa batır, bala batır

Sen yemezsen bana getir?

 

AĞITLAR

M   I iirkiye genelinde ve özellikle kasaba ve kırsal kesimlerde halen İm ııl( n bir adettir. Ölen bir kimsenin iyi durumlarını ve ölümünden duyulan

            ı:.iye - ezgi biçiminde ağlayarak söylemektir. Bu işi profesyonelce

Vı'ii Yakan" özel ağıtçı, kadınlar vardır. Bunlar ölü evine davet edilir ve ul İnilir", Ağıt yapan ile birlikte çevresindekilerde ağlar veya ağlamaya İlim i »aha çok herkes kendi ölüsüne ağlar, ama orada ağlar görünürler.

 

rica, ölenin eşyaları ortaya getirilir. Özellikle ölümden sonra gelen ı M,,1u.I,ı elbiseleri ortaya konulur. Üzerine ağıtlar yakılıp, söylenir. Kişinin DUiıı;ı ve ağıtçının yeteneğine göre ağıt çeşitleri çoğalır. Malatya yöresi || ıı nidan bir, iki örnek:

 

Dağı dağıtan FELEK Gönül avutan felek. Çer - çöple yuva yaptım Yuva dağıtan felek...

Kırkgöze vardım vardım da Tohma bulanık Dağlara haklımda dağlar uyanık Oğul acısından oldum bir yanık

Benim oğlum muratsızdır yanar, ağlarım...

*          * *

Karababa derler geçtik yanından

Bir gül koptu ciğerimin dalından

Genç yaşta ayırdılar yarından

Benim oğlum muratsızdır, yanar ağlarım...

Gelme ölüm gelme üç gün ara ver İlet ölümünü ıssız dağa ver

Petekte inliyor oğul arısı..

Ortalıkta kaldı nazlı kuzusu

*          **

Kalktım baktım yol düzüne Doyamadım yar yüzüne Çocuklarım sebeb oldu İnanmadım dost sözüne

sfc ^ *

Aman kardeş nazlı kardaş Yaralarım azdı kardaş Hem söyleyip yazdı kardaş

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

GELENEKLER

 

Beş kardeştik üçü kaldı Felek pençesini çaldı Ben feleğe ne diyeyim Nazlı kardeşimi aldı.

Aman kardeş, nazlı kardeş

Yaralarım azdı karde

Hem söyleyip yazdı kardeş.

Alimin bindiği atlar Menekşe yaprağın katlar Sağdıcın kapıyı bekler Uyan Alim sabah oldu

İnanmazsan güneş doğdu Bizim baca, sizin baca Gezemedim uçtan uca Bilmedim gelinlik nice.

Evimizde havuz kol gibi atar Hacım hasta olmuş mahfede yatar.

Yol üstünde ağca mezar Yel estikçe yollar tozar Tarağın koymuş koynuna Esvap yunan yerde gezer.

Karşıdan da yol görünür

Ot kurumuş bor görünür

Anam koltuklarda kalmış

Gelinliklere hor görünür ***

Öküzün böğrü ala Sürmüş çüte dala dala Karalı bir haber geldi Allah kurban, yalan ola

 

Herhangi bir kurala bağlı olmadığı halde, bir toplumun yaşantısının illim/ parçası olan olgulara gelenek diyoruz

in m ve toplum ilişkilerinde önemli bir yer tutan gelenekler sık sık ı il lige uğramaz. Kültür değişimleri sonucu bazı geleneklerin terkedildiği Milin M-de büyük kısmı değişmez.

Kökleri tarihin derinliklerine, hatta mitolojiye dayanan gelenekler vardır. lı'in-1 I er, düşünce ve ruh birliğim vsağlar, milli oluşumda, kaynaşmada lı ıı ('nice gelenek etken olur. 1 lelenekler bozulunca millilik bozulur. Bir toplum için bu yıkım demektir. Ilı ilenle geleneklerimize bağlı yaşamak varolmamızın güvencesidir, ı leklerine yeterince bağlı Malatya'dan bazı örnekler: İMH.UIY1

I »iHMimlar  özellikle  yeni  evliler için   en  mutlu  anlardır.  Doğumun aylarca önceden başlatılır.

ı logıım öncesi bebek için gerekli giyecekler, zıbınlar, bezler, yatak ve beşik

ı Hİ         Doğum "Ebe Kadın"lar tarafından yaptırılır. Aile çocuğun erkek

ını .ıı /ular. Şayet kız doğarsa "Hayırlısı kız evlatdadır" diye baba ve anaya

Mı' erilir

Al basmasından korkulduğundun doğum sonrası, ana yalnız bırakılmaz.

ııııııııı kırkıncı gününde ana ve çocuk yıkanır, temizlenir. Buna "Kırk

ı ııııııı" denir. Bazı yörelerimizde çocuğun ve ananın birinci yıkanması

ı gün içerisinde yapılır. Buna da "Yedi Kırkı" denir. Kırkıncı gün

I indim sonra doğum ve sonrasının hassasiyeti bitmiş olur.

I ırk çıkarma şöyle yapılır: Bebeğin yıkandığı su bir kapta toplanır. Bu

kırk las alınır, suyun içerisine arpa daneleri de atılır, dua edilir, salâvat

Unlu Yıkanma suyu evin her tarafına sepilir. Su serpilirken de "Kiş...Kiş..."

| nlı  ı. . kiş sözcüğü al karısı gibi bazı hayali varlıkların oradan uzaklaşması

n- leııir.

ı loğumdan sonra akraba, dost ve komşular; çeşitli yiyecek, giyecek ve

iıin ile "Çağa görmeye" gelirler. Bu usul doğumun halen sürdürülen katkısız

>ı ı ut lama şeklidir. "Çağa", yani bebek görmeye giden kadınlar evde hayli

lllllııı, yiyip içtikten sonra armağanlarını bırakarak dönerler. Ancak, aynı

llıılı ide ıloğum yapıpta kırkı çıkmamış kadınlar ve aileler" Kırk Basması"

111 d ı ve birbirlerine gitmezler. Bu, yasak kırk çıkıncaya kadar sürer.

NA/ARLIKTAKMA

i lana sonra erkek çocukların göze gelmesinden "Nazara uğramasından" 'il ıılııı Bunun için bazı önlemler alınır.

Çocuğun - bebeğin omuz başına entari veya ceketinin uygun yerine ya bir

-i ı boncuk, "Göz Boncuğu", yada İdris ağacının dalından alınmış, bir cm'lik

ı dikilir. Bazı yerlerde de çatal iğne biçim ve büyüklüğünde tavuk kemiği

m Mu    Hu   amaçla  altından   işlenip  yapılmış,  üzerine  önceki   yazımızla

ı ı   11 kılı" yazılı ve adına da doğrudan "Maşallah" denilen nazarlıklar takılır ve

1          Iııı kuyumcularda satılır.

İlk doğumunu yapan gelinin çocuğunun "Beşik donatma" denilen, yatak ı ve elbiseleri, beşiğiyle birlikte, baba evi tarafından temin edilir.

 

ÇOCUKLUK ÇAĞI  

Çocukluk çağı genellikle aile çevresinde geçer. Köylerde çocuk ailesinin ] yaşantısına uyarak çevresi olan bağ bahçe ve tarla içerisindedir. Ailesinin geçim I çalışmalarına gücünce katkıda bulunur. Kuzu otlatır, bahçe bekler ve gücünün yettiği işlerde çalışır. Tabiatın zor şartlan altında biraz daha fiziki yönden ] dayanıklı yetişir. İş eğitimi içerisinde yoğrulur. Din duyguları ve vatan, millet sevgisinde katkısız yetişir. Ancak, ilkokula gidebilir...

Şehirde de çocuk babasının işi ile yakından ilgilenir. Dükkana gider, yakın mahalle arkadaştan ile sokakta oynamaya çalışır. Şehirde çocuğun daha çok) eğitimi anne ve büyükanne büyükbabadan sorulur. Köyde tarım işçiliği yanında, şehirde "Çırak"lık ile dükkânlarda ve tezgâhlarda çocuklar küçükken işe] alıştırılmaya çalışılır.

EVLENME TÖRENLERİ

Evlilik, erkek ve kadın, insanın yaratıldığı günden bugüne neslini devam ettirebilmek için sürdürdüğü olgudur. İçgüdüsel arzu ve sonuç, yuva kurma kuralı. Dünyanın her yerinde yaşanan aynı olaydır. Ancak, hazırlık, tören ve töreleri farklıdır. Evlenme aile ve toplumların kültürlerini gösterdikleri en canlı bir sergidir.

Ülkelere, yörelere, illere ve hatta köylere kadar ayrıcalıklar gösteren evlenme hazırlıkları, törenleri ve yuva kurma usullerinde Malatya gene adından söz ettirecek bir zenginliğe sahiptir.

Şehir merkezi, kasaba ve köylerinde genelde bir olmakla beraber, şekilde bazı ayrıcalıklar izlenir. Günümüzde bile şehir merkezine yeni gelip yerleşmiş bazı kesim davullu zurnalı düğün yaparlarken, öteki kesim düğün salonlarında cazlı, çiçekli, çelenkli eğlenceler yapmaktadırlar. Bunun gibi geleneksel adetler sürmektedir. Bu bakımdan birleşilen noktalar ile ayrıcalıkları ayrı ayrı değerlendirip sergilemek gerekmektedir.

Ortak noktalar: Erkek olsun, kız olsun evlenme çağlarına geldiklerinde evlenme isteklerini doğrudan söyleyemezler ve dolaylı yollardan sezinletmek isterler. Erkekler bıyık bırakmak, eve geç gelmek, sert hareketlerde bulunmak, evden kaçmak vb. davranışlar ile; kızlar, bulaşık yıkarlarken tabakları birbirine vurmak, yemeğe gelmemek, süslenmek ve sık sık düğünlere gitme istemek, kapı, pencere önlerinde görünmek ve damda gezmek, çeyiz eşyası işleyip hazırlamak gibi davranışlar ile evlenmek yuva kurmak isteğini dile getirirler.

Komşu, akraba ve bilinen aile kızları dışında birisi ile yuva kur-durulacaksa erkek evinin (ana - abla, teyze, haladan oluşan) yakınlarını damat adayı ile kız görmeye giderler. Kız evlerinde, isteyecekleri kıza kahve pişirtip içerler ve davranışlarını tetkik ederler kız ile erkeğin birbirlerini görmelerini temin ederler.

Bilinen veya beğenilen bir kızı istemek için, görücüde olduğu gibi, önce yakınlarınca gizli bir soruşturma yapılır ve kız evine gidilir. Durum ana babasına yakınlarına açıklanır. İlke olarak kabul görüldüğünde, kız evi de danışmak ve erkek evini soruşturmak için zaman ister. Uygunluk sağlandığında bu kez saygın erkeklerden oluşan kadınlı erkekli küçük bir gurupla kız istemeye "Dünürcü" gidilir. Söz kesilirse erkek evinden götürülen tatlı ikram edilir ve gelin adayına söz kesme yüzük ve bileziği takılır..,

 

Uiiyiik çoğunlukla şehir içi, kasabalar ve bazı köylerde nişan günü

ı.şlirilir. Nişan, kız evinde yapılır. Erkek evinden götürülen pasta ve

nihai gibi yiyecekler ikram edilir, eğlenilir ve erkek evinin saygın bir

. m il isi tarafından gelin ve damat adayına nişan yüzükleri takılır, dua edilir.

            M ula erkek evinin yakınlarını gelin adayına kendi hediyeleri olan takılarım

Nisan sonrasında düğün günü kararlaştırılır. Genelde eşya hazırlığına

.1 I inilir.   Kız  evince  yatak  odası  ve  mutfak  eşyaları  hazırlattırılır;  kız

• ulanan çeyiz eşyalarını tamamlamak için yoğun bir çaba içerisine girer.

Ifkrk  evi salon takımını ve öteki eşyasını alır oda müştereken döşenir.

Illlpıııulcıı bir gün önce eşya sergilenerek döşenen evde eksiklikler tamamlanır.

ı nen ev ziyaretçiler tarafından gezilir, çeyiz eşyası görülür.

I »iiğün kına gecesiyle başlatılır. Kınacılar kız evine gidip tören ile kına

ıl.nlaı, eğlenirler. Bu arada kız tarafı kızlarına verecekleri, hediyeleri,

ı ine kalmak için getirirler. Kız evinden dönen kınacılar erkek evinde gece

ikillere kadar eğlenirler. Bu eğlenceler dışarıda ise bazen davul zurna

İlimde halay çekilir, çoğu zamanda düğün salonlarında caz eşliğinde eğlenilir.

m ıl.. berikisinde de oynayanlara ve çalgıcılara bol bol paralar yapıştırılır.

İkinci gün, düğün günü gelin evinden ya da nikah salonundan süslenmiş

P ıl ı ile alınır araba konvoy halinde Eve gelinir ve mevlid okunur. Dini nikah

ilnıamışsa, akşam dini nikah ta kıyılır ve yatsı namazı sonunda gerdeğe,

Kinin

l 11 esi sabah, gelinin yattığı beyaz çarşaf kan bulaşığı ile anasının evine ı Mİ M Kıilir ve bu olay gizli yapılır.

I Hiğünden bir hafta sonra "HAFTASI" denilen bir ziyafet için damat taran

            i mlarıyla belli bir grup kız evine yemeğe davet edilir. Karşılıklı hısımlık

ı 11 edilir ve damada kayınpeder tarafından hediyeler verilir, köylerde bu

ılı eler arasında çoğunlukla silah ve saat vardır.

Razı kasabada, genelde köylerde ise: Düğün erkek evinin damına iki ayrı

iril la ve törenle bayrak dikmekle başlatılır. Damdaki bayrakları görenler o

de düğün olduğunu bilirler. Bir hafta süren eğlencelerle gençler çeşitli

.., unlar, halaylar ve türküler, fıkralar ile eğlenirler, yaşlılar ise odalarda düğün

ihibinin  yanında hayırlı   olsun  dilekleriyle  otururlar,  köy  düğünlerinin

ı i '.ışmez milli çalgısı davul zurnadır.

Kına gecesi kız evinde kadınli erkekli toplanılır. Erkekler ayrı, kadınlar mı yerde eğlenirler ve kına yakarlar, kız evinde ayrıca bir de sergi açılır. Biçki -ılıki.ş kursu sergilerini andıran bu sergide kızın o güne kadar hazırladığı çeyiz ı ı ilenir. Sergideki eşya iki katip, bir bilirkişi heyeti tarafından yazılır; fiyat ı ıl ılır edilir, bir tutanak şekline dönüştürülüp erkek tarafından yetkililerce İmzalanarak kız babasına verilir. Bu bir yerde kızın mihridir. Altınlar da tutanağa, dahil edilir.

 

Kına gecesi sabahında gelin alayı (SAMEN) süslenmiş at ve ya araba ili gelini almaya giderler. Hem davul, zurna çalar hem oynanır. Gelinin kapısınd gelindiğinde kapı kilitlidir. Arkasında bekleyen gelinin kardeşi veya bir yakını bahşiş alarak kapıyı açar ve gelin dualar, edilerek evinden alınır

Damat evinin damında gelini bekler ve başına para ile karışık leblebi saçal Gelin içeri almır. Mevlid okunur, yemekler verilir. Bu arada davul zurıııi eşliğinde çayırlı bir alana gidilir ve karakucak güreşleri tutulur. (Darende'de bil düğün güreşleri ünlüdür. 30 Ağustos Zengibar Karakucak Güreşleri bunun sonucudur) Yemek ve güreşten sonra samerder dağıtılır. Köylerde yazıl davetiye yerine bardak, sabun ve çeşitli hediyeler ile köylere haberci gönderililj düğüne davet edilir ki, buna "Okuntu" denilir. Okuntu ile gelenler evlerini dönerler.

Akşam, dualar ile yatsı namazından sonra gerdek yaptırılır. Bir zamaıtj sonra damadın işareti ile (çok az da olsa silah sıkılarak evliliğin sağlam ve düriisl geçtiği duyurulur.)

İkinci gün "YÜZÜ AÇIK GÜNDÜR" bugün daha çok kadınlar toplanıl helva, börek, yumurta vb. yiyecekler ile gelin evine toplanırlar ve yiyeceklerini ikram ederek eğlenirler düğün biter. Bir hafta sonra erkek tarafı yakınları ili gelinlerini de alarak kız evine "HAFTASI YEMEĞİNE" ne giderler yemeklül yenir ve kayınpederin elini Öper, kayınpeder de hediyeler verir (Saat, Silah vb.) I

BAŞLIK VE SÜT PARASI, KARDAŞ DAYI, AMCA, TEYZE Vfij HALAYOLU

Özellikle köylerde gelin tarafının istediği ve cemaat huzurunda kesilen bir] başlık ve de süt hakkı vardır. Başlık parasını baba, süt hakkını da ana alır. Kızını babası bir de ziyafet verir ve parayı götüren cemaaat bir miktar bağışlanıncaya | kadar yemeği yemezler. Kesimi yapılan, bu paralar cemaatle götürülür kız evinflj Süt hakkı az bir miktardır ve anaya gizli verilir. Genelde verilen paralar gene kız] için harcanır veya inek - halı yatak vb. eşyalar başlık parasına sayılır.

Dayıya, halaya ve teyze ile amcaya ise, erkek evi tarafından "Yol" denilen bir hak verilir. Bu yolu alan dayı amca da karşılığında geline hediyeler alırlar. | Kardaş yolu ise genelde silahtır.

BEŞİK KERTME

Beşik kertme, daha çok kırsal kesimlerde, komşu ve yakınlar ile dostlar arasında aynı günlerde doğup, aynı ortamda büyüyen çocuklar kız ve erkekler daha beşikte iken aileleri tarafından, "Büyüdüklerinde hurdan birbirleriyle evlendireceğiz" biçimindeki bir sözdür...

KIZ BAŞ EVLENME

Çok az da olsa, bazı kırsal kesimlerde görülen bir evlenmedir. Özellikle erkek tarafından gelen bir teklifle daha oyun ve ilkokul çağındaki iki çocuğun kız erkek birbirleriyle nişan ve nikahlandırılmasıdır.

 

ı ı   güzeldir, zengindir, kimsesi yoktur, mirası bir başkasına gitmemelidir Di ilenler ile, erkeğin anası babası zengindir, hastadır, hayatından umudunu

            , ı ledesi veya büyükanası çok ihtiyardır, zengindir, kimseleri de yoktur,

I           m bir başkasına gitmesi gibi kuşkulan vardır... Çocuklarının veya

|)| ıı inin düğünlerini mürüvvetlerini ölmeden görmek istemektedirler. Bu ve I ıı .<!>cpler ile istense beşer yaşlarında olsunlar kız ile erkeği dini nikahla Inyıp düğünlerini yaptırırlar... iki çocuk bir evde birlikte büyürler ve " llnce gerdeğe girerler ki, buna "KIZ BAŞ EVLENME İli M EKTEDİR." Günümüzde köylerde bile, bu usul kalkmıştır. »öyle bir evlenme görülmemektedir.

(II İM DEFİN VE SONRASI

1 'I ı ıı ıı, her canlı için mutlak sondur. Yaşamın tam ve kesin olarak sona ı I ilüm her yerde değişmez. Ancak defin ve sonrasında ölü için yapılan • İtti iler de yörelere göre değişiklikler görülebilir...

7622

I   ıı izleri Zamanın Valisi Kutlu AKTAŞ bir cenaze töreninde mezarlıkta [| inişti: "Birçok yerlerde bulundum, Malatya kadar cenazesine hürmet eden, 1 hır cemaatla mezarlığa gelen bir başka il görmedim.." Ittlalya'da şehir, kasaba ve köylerde ufak tefek ayrıcalıklar görülürse de m I ile aynı hizmetler verilir...

inin öldüğü kesin anlaşılınca, bir mendil ya da bez ile "Çenesi Çekilir", I I .i 11  birleştirilir, parmakların yardımıyla açık olan gözleri kapatılır... ı İtleri e başında Kur'an okunur. Gece kaldırılması mümkün değil ise ayrı bir bekletilir.

Itııvıik kazanla yıkama suyu hazırlanır, ısıtılır. Hoca tarafından "Ölü

,ı r'ıula yıkanır. Musalla taşında namazı cemaatle kılınır. Köylerde tabut

ıı u ı nde şehir merkezlerinde arabalar ile mezarlığa götürülür.

1 İlen kadın ise, kesinlikle yakınları, erkekse gene yakınları tarafından

| indirilir. Ya kerpiç ya da briket konularak toprakla mezar kapatılır...

ıı loprak atmak için kürekler sık sık el değişir, mezar tamamlanınca hoca

ılınılan tamkın verilir ve (cemaat çömelir) Hoca Kur'an okur. Mezarlık

nda bazen taziyet verilir. Cemaat doğruca ölü evine gider. Kapıda, uygun

iftılc r.'-ne bir Kur'an okunur ve ölü sahipleri sıraya dizilir, tüm cemaat el

1 l a/.iyetlerini sunarlar.

',-elıir Merkezinde genelde taziyet üç gün sürer; üçüncü günün sonunda bir

İn I okunur şeker veya şerbet ikram edilir. 40 günün içinde de biraz daha

 ! emekli ikinci bir mevlid okunur. "Kırkıncı Gün Mevlidi". Bir de 52.

(Hinde Kur'anve dua ile anılır gerekirse mevlid okunur. Ayrıca bazı çevrelerce

11 (70.000) Kelime-i Tehvid getirilerek hatim indirilir. Eşyaları fakirlere

İtilir, vasiyeti yerine getirilir ve dua edilir.

11,ı/ı kırsal kesim köylerinde ayrıca "Kazma Takırdısı" denilen bir yemek Miln  Bir köyde özellikle büyük bir kişi öldüğünde olabildiğince geniş çevre lerc acele olarak haber salınır ve cenazeye gelmeleri istenir. Köylüler

 

gruplar halinde gelirler. Bir taraftan cenaze yıkama suyu ısıtılırken, öbüfl taraftan da başka kazanlar ile cenazeye gelen komşu köyler halkına kesilmi davarların etleri ile etli pilavları pişirilir. Cenazenin defin işlemi bitirildikt sonra doğruca ölü evine gelinir ve genellikle yufka ekmekler üzerine dağıtıla etli pilavlar yenilir. Topluca taziye verilir.

Köylerde, özellikle kazma lakırdısı yapılan köylerde taziye bazen bir yi sürer. Taziyeye gelenler çay, şeker veya durumlarına göre etlik keçi - koyu getirirler ve yemekli konuk olurlar.

Şehir merkezi ve kasabalarda taziyet üç ile yedi gün sürdürülür. Taziye süresince ölü evinde yemek pişirtilmez; tüm hizmet ve yemek içmek gib masrafları komşuları karşılarlar...

Mezarlıkların çevreleri çevrilmiştir. Bekçilidir. Mezar taşlan orta boydadır ve saltaşlardır. Son zamanlarda mermer ve betonarme mezar yapımlarının artışı dikkat çekmektedir. Mezar taşlarına genellikle, ölünün adı doğum ve ölüm| tarihleri yazılır bir fatiha talebinde bulunur...

Vurulanların taşlarına kama - bıçak ve silah gibi resimleri işlendiği, trafıl^ kazasında ölen birisinin taşına da sacdan bir taşıt maketi asıldığı, uçaH kazasında ölenin de uçak resmi çizildiği görülenler arasındadır.

Ölümden sonra gelen ilk dini bayram ölü evi için "İlk bayram" "Ölij bayramı'dır Bu nedenle öncelikle komşu ve yakınlar ilk kez bu eve gelir taziyetlerini yenilerler

Dini bayramlarda, özellikle Kurban Bayramında mezarlık ölülerin yakınlarmca akşamdan ziyaret edilir. Ziyarete gidenler beraberlerinde çerez,] börek vb. yiyecek götürüp gelenlere dağıtırlar... Bozulan mezarları düzeltir, çiçek ve ağaçlan sularlar, " Yasin" okurlar. Bayram günü namazdan çıkınca doğruca mezarlığa giderler ve ölülerin başında bildikleri duaları okurlar.

Mezar taşlarında bazen ilginç şiir ve yazılara rastlanır.

Bunlardan birisi şöyle:

"Ey yolcu dur

Ben senin gibi idim,

Sen de benim gibi olacaksın

Okuduğum Fatiha'yı

Bu toprakta bulacaksın"

Aşağıbağlarda bulunan şehir mezarlığının Yeşilyurt Yoluna yakın b yerinde, gelip geçen ve okuyup düşünen herkesi etkileyen bir başka söz: "Ey> yolcu ne hayaldesin..."

 

Darende'de Somuncu Baba Camii ve Türbesi

 

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

YATIRLAR - ADAK YERLERİ - OCAKLAR

Çoğu yerlerde olduğu gibi, Malatya'da da yatırlar, adak yerleri ve ocaklar

lı ılr.i görür. Yatırlar ve adak yerleri, çoğu ermiş kişilerin mezarlarını,

Ifhı lı ı inin ve tekkelerinin bulundukları, kutsal sayılan yerlerdir. Ocaklar ise,

lllık-ıin, ızdırap çekenlerin ve bunalıma düşenlerin, şifa umarak uğradıkları

lııllrıdir.

I imalardan fiili yararlar beklenilmez, yalnızca dua ve dilekte bulunulur.

ı için, buralara kurban adanır. Adanan kurbanlar kesildiğinde ya eti

ıi 1111 ya da pişirilerek toplu halde yedirilir.

I kiralara mum, kibrit gaz lambası konulur; para atılır çalı ve ağaç dallarına

Ipııil.ıı bağlanır. Çaputıı bağlarken atılan her düğümle bir derdin gittiğine

M,İH

Malatya merkez ile ilçelerindeki belli başlı yatırlar, adak yerleri ve ocaklar ı  i'l.ulır:

11 RKEZDE BULUNANLAR

l« »cağı, (Çarmuzuda)

I laıikocağı,(Sıtmapınarında)

l'.a/malıbaba, (Yatır, bugünkü Tekke Camiinin yerinde idi.)

Maınula Hoca, (Yatır, Kuyuönü mezarlığında)

i. '-:.şaf Hoca, (Yatır Kuyuönü mezarlığında)

Çu Iha Baba, (Yatır inderesinde)

ı a ı k, (Yatır, Gayrimüslimlerce ziyaret edilmektedir)

ı lorasanbaba, (Yatır, Horata suyu kaynağı. Konak kasabası)

 

BATTALGAZİ İLÇESİNDE

Ahmet Duran, (Yatır, Battalgazi'nin yakın arkadaşı)

Ahmed'i Zengi, (Yatır)

Ali Baba, (Yatır, Battalgazi'nin oğlu olduğu sanılmaktadır.)

Edir ile Bedir, (Yatır, Yatılı Bölge Okulunun bahçesinde)

Emir Ömer, (Yatır, aynı adı taşıyan cami içinde)

Gülleli Baba, (Yatır, mezarın üzerinde iki taş güllesi halen duruyor)

Hırslı Baba, (Yatır, sinirli çocuklar götürülür.)

Hötüm Dede, (Yatır, ortopedik özürlülerin gittikleri yer.)

Hoşirik (Ziyaret, el ve yüzdeki iyileşmeyen kötü yaralıların gittikleri y

Sarılık Ocağı, (Sarılık hastalarının gittikleri yer.)

Vaiz Baba, (Yatır, korku duyanlar gider.)

Karababa, (Yatır)

Çınar, (Ziyaret, çocuğu olmayanlar gider. Ulu bir ağaç)

Korucuk, (Yatır, baraj nedeniyle yeri değiştirildi.)

Sıddızeynep, (Yatır, Battalgazi'nin eşi olduğu söyleniyor.)

Şeyh Muhammed, (Yatır)

Şeydi Gazi, (Ziyaret, Battalgazi'nin evinin bulunduğu yer.)

Üçler, (Yatır)

ARAPGİR İLÇESİNDE

Ağbaba, (Yatır)

Ali Baba, (Yatır)

Hıdırabdal, (Yatır)

Narraikan Ocağı (Ziyaret - Ocak Saralılar gider)

Pirali, (Ziyaret)

Tekne, (Ocak, ağıdı durmayan çocuklar götürülür.)

Yılancık Ocağı, (Yılancığa yakalanmış hastalar götürülür.)

ARGUVAN İLÇESİNDE

Delikli Taş, (Ziyaret, Görge köyünde)

DARENDE İLÇESİNDE

Somunca Baba, (Yatır, Zaviye Mahallesinde) Abdurrahmani

Erzincani, (Yatır Balaban Kasabası merkezinde)

Hasan Gazi, (Ilıcak Mahallesinde, Yatır)

Abdurrahman Gazi, (Yatır, Karşıyaka, Medişeyh köyünde)

Hüseyin Gazi, (Yatır)

Karaziyaret, (Yukarı Ulupmar köyünde, Yatır.)

Hamza Efendi, (Yatır, Beşir Tarlasında)

Muhammed Hanefi, (Yatır IhcaköyündekiAtoymağı mevkiinde)

 

1 İti   ı Ziyaret, Yeşiltaş köyünde)

I i' (Ziyaret, Engizek-Ağılbaşı Kasabası yakınında)

İM M .ANŞEHİRİLÇESİNDE

AUIıılharap, (Ziyaret -Savaklı köyünde)

Sı 1111 M ağara, (Ziyaret - Polat kasabası Acıpınar yöresinde)

1 I Ağacı, (Ziyaret, Çığlık köyünde)

UvÇADAĞ İLÇESİNDE

Alıl • fendi, (Yatır, Aşağı Örükçü köyünde) ) 1111.111 Yusuf, (Yatır, /Ziyaret köyünde)

11 n ııcrdan, (Ziyaret Karapınar köyünde) I im lala Baba- Şeyh Muhammed Mustafa, Mehmanli köyü, lır.ıkk'rınevkiinde.

M UINCAKİLÇESİNDE

ı   ıhı Baba, (Yatır, İlçe merkezinde) Kabak Abdal,

            , Y ünlüce köyünde)

Zil I AN İLÇESİNDE

liseydi, (Yatır, İriağaç köyünde)

I ŞİLYURTİLÇESİNDE

i ulu İbrahim,(Yatır)

ıhan Dede, (Yatır, Atmalı mevkiinde) Divan Dede, (Yatır, Onadı köyünde) 'ulu Mekke, (Ziyaret, Gündüzbey kasabasında) l'ı M M la, (Ziyaret, Gündüzbey Kasabasında) I < »cağı, (Yakınca Kasabasında) ı İnci İdris, (Yatır) Yeşilyurt, Gedik semtinde ( 111" 11 kaya, (Ziyaret Gündüzbey Kasabasında)

 

DÜŞ (RÜYA)

Düş veya rüya, uyurken zihinde beliren olayların ve düşüncelerin topııj imge. İleride olması mukadder olayların şifreli işaretidir.

Malatya'da genellikle görülen rüyaların gerçekleşeceğine inanılır. Bunıııl için de görülen rüyalar herkese anlatılmaz. Ehline anlatılır ve yorumlatılır.

Kötü ve korkulu rüyalar görüldüğünde, ertesi sabah erkenden kimseye b{ şey söylenmeden, en yakında ki akarsuyun başına gidilir. Görülen rüya akarsuyd anlatılır. Ardından da dua okunur. Suyun yanından uzaklaşılır. Çoğunlukla rüyaların dini bilgileri kuvvetli kişilere anlatılmasını yeğlerler ve bu kişilerim yorumlamasına göre hareket ederler.

Bir toplantıda rüyadan söz edilirken, herkes gördüğü gerçekleşen bir veym birkaç rüyasını anlatır.

Rüya gören kimse, "Gündüz niyetiyle söze başlıyorum" diyerek rüyasını anlatmaya başlarken, karşısındaki, "Hayırdır inşallah, Allah hayra tedbij eylesin"   veya   "eyleye"   dileğinde   bulunur.   Anlatan,   hata  yapmadan,! unuttuklarını hatırlaya hatırlaya, yaşamış gibi davranır, dinleyen de dikkatlicdj takip eder ve yorumlamaya çalışır...

HALK İNANMALARI

İnanmak, tatmin olmak, umut bağlayıp mutlu olmak insanlar içij kaçınılmaz içgüdüsel bir ihtiyaçtır. İnsanlar, mantıki olup olmamasına] bakılmaksızın rüyaya hep inanmak istemiştir. Yetiştiği ailenin ve bulunduğu] çevrenin de etkisiyle bağlı kaldığı inanma duyguları kültürüyle çok yakından! ilgilidir. Çevre değişmeleri örgün ya da yaygın eğitim ile tahsil yapmaları halinde kültürünün gelişmesine paralel bu inanma duygularında da hatla tünl canlılar ilk edindikleri inanma etkilerinin izlerini belli oranlarda ömür boyuj taşırlar.

Bu   tür  inanmalara  kadınlarda  daha  çok rastlanır.   Bir  yerde  ö/H diyebileceğimiz batıl inanmalar kıtalar, ülkeler, beldeler, aileler, hatta aileler arasındaki ve içerisindeki aynı fertler arasında bile görülen bu farklılıklar! birazda kişilerin iradeleriyle ve mizaçlarıyla ilgilidir.

Konuya bu açıdan bakıp, Malatya ve yöresinde tespit edebildiğimiz geneu anlamdaki belli başlı inanmalardan bazı örnekler vermeye çalışacağız.

-          Boş beşiğin sallanmasının iyi sayılmayacağına, güneş ve ay tutulmasının] kıtlık getireceğine, bir erkeğin iki kadın arasından geçmesinin ömrünün kısalacağına, gelinin eve getirildiğinde doğruca kilere götürülmesinin evoj bolluk getiriceğine,

-          Eleğim sağma görülmesinin o yılın ucuzluk yılı olacağına, ayak tabanının kaşınmasının yakın bir gelecekte uzun bir yolculuğa çıkılacağına, küçük bir çocuğun ev süpürmeye kalkışmasının o gün eve misafir geleceğine, evin yakınında saksağan'ın ötmesinin gurbette bulunan o evdeki aile fertlerinden! birisinden haber alınacağına, sağ kulağın uğuldamasının iyi bir haber

 

 ma, sol kulağın uğuldamasının iyi bir haber alınacağına, sağ avuç içinin

• ıııııınsmın ele önemli miktarda para geçeceğine, küçük bir çocuğun elindeki

ıiı kapı, pencere veya dolabın çerçeve tahtalarını kesmek istemesinin eve

lı .1 11hım geleceğine, gökte Ay'ın etrafında haleler görülmesinin o yılın

lelu'llı   geçeceğine,   pilav   tavasının  dibini   kazıyanın   düğününde   kar

|| .ırma.   kadının   başındaki   örtüsünün   çalıya   takılmasının   iftiraya

I'M .1. ağına,   bir  kimsenin   sürekli   hıçkırmasının   bir  yakını   tarafından

ma.

Karganın çok ötmesinin fazla kar yağacağına, kedinin küllük veya

i|Mİ altına çok gidip yatmasının o yıl kışın ağır geçeceğine, kekliğin

illi ıvk durmasının kışın şiddetli geçeceğine, çoban yıldızının tam doğu

İnlinden görünmesinin kışın erken geleceğine, güneş doğarken önünde

ıı görülmesinin kışın ağır geçeceğine,

I laınile bir kadının yaptığı tandır ve ocağın yıkılmasının uygun olacağına,

|              bir kadının saçı örgülü ise çözülmesinin, başının üzerinde bir tam

m parçalanarak köpeklere yedirilmesinin,    gene hamile bir kadının, tllinda, besmele-i Şerif yazılı bir yumurtanın kırılmasının ve ezan okunup sela VVI ılııu-sıııin hayırlı bir doğum yapacağına,

I laınile bir kadın giderek, olduğundan fazla güzelleşiyorsa doğacak

m erkek, tersine giderek çirkinleşiyorsa kız olacağına, hamile olduktan

M ı daha çok sağ tarafına yatmak arzusu duyuyorsa çocuğunun erkek, sola

ık arzuluyorsa kız olacağına,

İneğin   huysuzluk   göstermesinin  nazara   uğradığına   gece   aynaya

i ıimasının vapur batmasına işaret olduğuna, çocuğun sırtına mavi boncuk,

(lt.uk salyangoz kabuğu, aşık kemiği, idris ağacı parçası dikilmesiyle nazarın

ı eğine,

Soğan kabuğunun yakılmasının, köpeklerin başlarını havaya dikerek

ılınnalaıının,  tavukların  horoz  gibi   ötmeye  kalkışmalarının,   el   ve  ayak

Un il kırının birlikte kesilmesinin, pişirilmiş köftenin kaynar suyunun sıcak

lı il   dökülmesinin, bir kimsenin düğmesinin üzerinde iken dikilmesinin,

il İmlen besmelesiz geçmenin ve eşiklerde oturmanın, pantolonu ayakta

inenin, ayakta iken su içmenin, çalı diplerine bevletmenin, Cuma akşamı

Bin sarı msak yemenin uğursuzluk getireceğine,

Kuraklığın arttığı zamanlarda, bir çobanın elindeki değneğin suya

(İlinlasının, ocak ve tandırdan yıkılmış bir parçasının suya bırakılmasının, bir

l| luınbağanın  ters  çevrilmesinin,  bir  kuru  insan  kafasının  akar  suya

hınkıİmasının,  kullanılmış  eski  bir ev süpürgesinin  suda ıslatılmasının,

Mkıılanun öldürülen bir akrebin serpeneye (Üzüm kütüğünün bağlandığı ağaç)

naşının yağmur getireceğine.

 

HALK HUKUKU - AKSAKALLILIK

Özellikle köylerde, nereden nasıl çıkarsa çıksın, olaylar ve sürtüşmeli öncelikle, Muhtar, azalar ve köy imamından oluşan ihtiyar heyetine götürülür.i Namus davası, kız kaçırma vb. başta olmak üzere tarla, bahçe, bağ ve ürünlerin zarar - ziyanı gibi davalarda büyük çoğunlukla taraflar arasında uzlaşın^ sağlanmaya çalışılır. Uzlaşma sağlanamayan büyük davalarda karakol, savcılık ve sıra ile mahkemelere başvurulmak suretiyle bir sıra izlenir...

Köy bünyesindeki ihtiyar heyetinden sonra, özellikle öteki köyler arasıml.ı yaşlı ve saygın kişilerin tek veya bir kaç tanesi bir arada "AKSAKALLI"la| gurubunun saygınlığı daha çoktur. Aksakallılık için gidilen bir yerde büyM çoğunlukla uzlaşma sağlanır, barış yapılır ve dava olumlu sonuçlandırılır! Üstelik aksakallı veya aksakallılar gittikleri evde hürmetle karşılanır, onurlarıma bir de ziyafet düzenlenir. Bu ziyafete taraflar ile birlikte komşular da çağrılır.

Aksakallılara ayrıca durumlarına göre, hali seccade, halı heybe, çora! terlik vb. hediyeler de verilir...

Köy kasaba ve şehirde, kaba güce dayanan kavgalar yüksek sesle ve kabffl konuşmalar ile başlatılır. Bu sesi duyan komşular hemen koşuşur ve çok kısfl zamanda kavganın çevresinde büyük bir kalabalık oluştururlar, kavgacılara ayırırlar. Kavga edenler kendilerinin de düşmanı olsa aracılar gene de ayırmayın çaba gösterirler.

Özellikle köylerde, kadınlar ve çocuklar vurulmaz. Şayet bir kadın başındaki örtüsünü kavganın ortasına fırlatır atarsa, kavga kendiliğinden kesilir veya uzaması halinde daha da şiddetlenerek cinayetle sonuçlanabilir.

HALK HEKİMLİĞİ

Halk hekimliği günümüzde de önemini korumaktadır. Özellikle sofl yıllarda çaresiz gibi görülen dertler ve çoğalan ilaçların yan etkileriyle pahalılığı] nedeniyle halk hekimliği yeniden gündeme gelmiştir.

Halk Hekimliği, ya da kocakarı ilaçları çaresizlerin son veya ba-zan da ilk başvurdukları umut kaynaklarını oluşturmaktadır.

Yöremizdeki uygulamalardan bazı örnekler:

SİTMA için, bir bardağa konulan yumurtanın üzerine limon sıkılır, Yumurta limonlu su içerisinde bir süre bekletilir ve su haline gelir. Meydana] gelen bu sıvı sıtmalı hastaya içirilir.

İSHAL, yabani erik salçası sulu hale getirilir ve leblebiyle karıştırılır, Bundan meydana getirilen haplar sabah aç kamına ishalli hastaya içirilir. Ayrıca) ishalliler için, pirinç yıkamadan "Kirli Pirinç" yağsız kaynatılır ve sıcak sıcak içirilir, kahve ve kuru çay ezilir yedirilir.

KABAKULAK, yüzdeki şişliğin üzerine domuz dişi gezdirilir.

BADEMCİK, tütün yaprağının üzerine bal sürülür, boğaza bağlanır.

 

ı ı ^ I'ALAZI, bir serçe yakalanır ve eti taş ile iyice ezilerek boğaza

I um

1 il )/, KAPAĞI ŞİŞLİĞİ, şişen yere veya yerlere Arabistan hurmasının

i-,ı sürülürAĞRISI, göz kapaklarının üzerine kabak çiçeği sürülür. 111 I  AĞRISI, karasakızdan yapılan cibar bele yapıştırılır. U. Kİ İP SOKMASI, akrebin soktuğu parmak kırılan bir yumurtanın hım sokulur. İSİI İ K, vücuda beyaz renkli salatalık sürülür. İti ıKUN KANAMASI, örümcek ağı tampon yapılarak burun deliğine

Ulur.

Dl.Ş İTLERİNDE SIZLAMA, dağlarda yetişen "Sızı otu" kaynatılarak

ıı ılış ederine sürülür. ı K SEK TANSİYON, boyunun arkasına sülük yapıştırılır.

K CİĞER ÜŞÜTMELERİNDE kuru şişe çekilir. I İKANIN  OLGUNLAŞMASI,   DERİ  ALTINDA   BİRİKEN   YARA ı ı-UMUNUN DIŞARI ATILMASI VE DELİNMESİ İÇİN, yara veya 1 ıııııı üzerine, lokum, dut pestili veya yağlı hamur, ateşe gömülerek pişirilmiş m l onulup bağlanır. i   ŞINTI İÇİN, kurt'un aşık kemiği boyundan asılır. CİLT   HASTALIKLARI,   SİNDİRİM   YOLU   MİDE   BARSAK AMALIKLARI   ÖZELLİKLE   SARILIK   İÇİN,   İDRAR   YOLLARI ı W I KLARIİÇİNYAŞ,vcyakuru kayısı yedirilmesi tavsiye edilir. I A M İ İ BALIN, 24 hastalığa şifa olduğu telkin edilir ve hastalara bol bol bal İn ıhı

ı NIK: Dört yumurtanın şansı, yağsız olarak bir tavada kavrulur. Bundan m ., 11 • sabah akşam yanan yerin üzerine sürülür.

İNİ/ÜT - NEZLE : Toprak kovan balı (Tabii bal), balmumu ile birlikte • nılıı

l'K( )STAT: İğde meyvesi kaynatılır, suyu aç karnına içilir SAÇ KIRAN : Ortasından kesilen çiğ sarımsak saçın döküldüğü yere pilini

< İRİP: Sabahları aç karnına bir - iki diş sarımsak yutulur.

10 )MATİZMA-DİZAĞRILARI: Çörek otu kaynatılır çay gibi içilir.

AYAK KAŞINMASI: Haşlanmış lahananın suyu bir kaba aktarılır, ayaklar

m içinde bir süre bekletilir. II, AYAK YANMALARI (Hararetlenmesi) : Ayak altına ve avuç içine I m sirke sürülür. 80LUCAN - ŞERİT DÜŞÜRMEK İÇİN: Kırmızı çiçekli solucan otu MİNİ ulur, doğulup tülbentten geçirilir. Pekmeze katılarak aç karnına bir kaşık

1 it)/. AĞRISI : Külde pişmiş elma ılık şekilde ağrıyan gözün üzerine ı o ıı il. ıı ak bağlanır.

 

GÖZ ÇAPAKLANMASI : Süt içinde kaynatılmış kabak çiçeği gözlerin üzerine konularak bağlanır.

GÖZ KAMAŞMASI: Göze birkaç damla koruk suyu damlatılır.

ÖKSÜRÜK: Ayva yaprağı kaynatılarak çay gibi içilir.

SAÇ DİPLERİNDEKİ SIZI :Kına ile şap birbirine karıştırılarak başj yakılır.

DONMA : Kışın soğuktan donmak üzere olan kişi ahırdaki hayvan gübresinin içine gömülür.

ıra

YANIK: Böğürtlen yaprağı toplanıp kurutulur, döğüldükten sonra1 zeytinyağı ile karıştırılarak yanığın üzerine sürülür.

ÖKSÜRÜK: Tereyağı ile dut pekmezi eritilip içirilir.

ÖKSÜRÜK: Ceviz yakılır, daha sonra pişmiş olan içi yenir.

ÇOCUĞU OLMAYAN KADINLAR İÇİN : Bellerine karasakız-lJ yapılmış cibar yapıştırılır, soğan kabuğu kaynatılıp suyu ile muhallebi yapılır ve yedirilir.

ŞİFALI BİTKİLERDEN KULLANILAN BAZILARI KUŞBURNU (Gülburnu): Soğuk algınlığı ve barsak hastalıkları için,

KAYISI: Barsak, karaciğer ve deri hastalıkları ile kalp yetmezliği, demir eksikliği için,

KIR MENEKŞESİ: Öksürük için, (Kaynatılıp çay gibi içilir)

DAĞ ÇAYI: Sindirim ve soğuk algınlıkları, nefes darlığı için.

Not: Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için "Malatya'da Doğal Tedavi ve Şifalı Bilgiler" isimli Yrd.Droç.Dr. Cemil Gülseren-A.Şentürk, M.Gülseren'in kitabına başvurulması.

 

 

HALK TAKVİMİ

Takvim, zamanı yıllara, aylara, haftalara ve günlere ayıran yöntemdir. Ve ayrılan bu zaman içerisindeki önemli tabii iklim değişikliklerini, olayları belirleyen sıralama, 35 yıl ortalaması ile alman bölgeler hakkındaki tabii iklim e olaylar cetveli, mevsimlerin akışıdır.

Takvimler, dünyadaki önemli olayları başlangıç kabul ederek değişik larihlerde başlatılarak çeşitlenilirse de, genelde aynı şeyleri ifade ederler. I )evletin yaptırdığı bilimsel takvim yanında, bölge ve beldelerin de halk dilinde kendi deneyimleri sonucu yaptığı takvimlere rastlanır.

Malatya ve yöresinde halk takvimindeki mevsim adları:

Bahar, Yaz, Güz, Kış.

Kışın önemli soğukları : Mihrican, zemheri, Mart dokuzu, Kocakarı Soğukları, Sittei Sevir...

Rüzgarlar: Kabayel, Samyeli, Poyraz, Dereyeli.

Samyeli ile sıcaklık, kabayel iye yağış, poyraz ile serinlik ve soğuklar gelir.

Gece ayın etrafında hale görülürse, ertesi günü yağmur yağacağına inanılır.

Kızılcık ve ayva bol olursa, o kışın sert geçeceği ve uzun süreceğine inanılır.

Kavak ağaçlarının uç kısımları sararınca kışın yükseklerde sert geçeceğine, alt dallarında sararma başlayınca enginlerde ve ovalarda sert geçeceği kanaati taşınır.

Dizlerdeki ağrıların artması ertesi günü yağış olacağının işareti sayılır.

Bilinen yıldızlar; Çoban yıldızı,

Küme yıldızlardan; Ülker ve terazi.

Ülker ile terazi zamanı gösterdiğinden çok önemlidir. Saatin yaygın olmadığı günlerde, Kırsal kesimde oturanlar bu yıldızların görünmesiyle şehrin yolunu tutarak pazara yetişmeye çalışırlardı

 

YÖRESEL ŞENLİKLER

MALATYA KAYISI ŞENLİĞİ

Malatya'da, kayısı şenliği ile ilgili ilk çalışmalar Vali Sadullah VEREL döneminde başlatılmıştır. 1973 Yılı, Temmuz Ayının 13. 14. ve 15. Günleri 1. Malatya Kayısı Şenliği düzenlenmiştir. Vali Sadullah VEREL Şenliğin organı olarak yayınlanan "ALTUN KAYISI" isimli gazetedeki baş makalesinde "Doğu Fuarı İçin İlk Adım" konusunu işlemiştir. Bu ilk kayısı şenliğinin komite başkanlığını Dr. Sadık ÖZEN yapmıştır.

1974 yılı için de "Kayısı Şenliği" hazırlıkları tamamlanmış, "Malatya Fuar Kurma ve Turizm Derneği" aracılığıyla "MİŞMİŞ" isimli bir de gazete çıkartılmış, ancak 19-20-21 Temmuz/ 1974 tarihinde yapılması kararlaştırılan şenlik, Kıbrıs Savaş Harekatının başlaması nedeniyle iptal edilmiştir.

Üçüncü Kayısı Şenliği, 1976 yılında, Temmuz ayının 4. 5. 6. günlerinde yapılmıştır.

 

4. Malatya Kayısı Şenliği, 1976 yılında, Temmuz ayının 16. 17. ve 18. çinilerinde yapılmış, "Malatya Fuar Kurma ve Turizm Derneği" eliyle "Mişmiş" (tıı/etesi yayınlattırılmıştır. Bu tarihten sonra anarşik olaylarda farkedilir artışlar meydana geldiği için 1981 yılına değin kayısı şenliklerine ara verilmiş, böylece 1977-1978-1980 yıllarında senlikler yapılamamıştır.

1981 yılında şenlik "Malatya Kayısı Festivali" olarak kutlanmıştır. "Mişmiş" Gazetesi de "Malatya Kayısı Festivali Kutlama Komitesi" tarafından v.ıvınlanmıştır.

6.         Malatya Kayısı Festivali 1982 yılının, Ağustos Ayının 6-7-8 günlerinde kullanmıştır.

7.         Malatya Kayısı Festivali 20-21-22 Temmuz/1983 tarihinde kutlanmış, Baha sonraki şenliklerin 20-21-22 Temmuz günlerinde kutlanması kararlaştırılmıştır.

8.         Malatya Kayısı Festivali 1984 yılı, Temmuz Ayının 21-22-23 günlerinde kullanmıştır.

9.         Kayısı Festivali 1985 yılı, Temmuz Ayının 20-21-22 günleri kutlanmış.

^ eni Malatya Gazetesi "Festival" eki vermiştir.

10.       Festival, 1986 yılı Temmuz Ayının 20-21 -22. günleri kutlanmıştır.

11.       Festival yine 20-21-22 Temmuz/1987 tarihlerinde yapılmıştır,

"VI işmiş" yine yayınlanmıştır.

12.       Kayısı Festivali 1988 yılının Temmuz Ayının 20-21-22. günlerinde kullanmış "Mişmiş" Gazetesi yayınlanmıştır.

13.       Kayısı Şenliği 1989 yılının Temmuz Ayının 20-21-22. günlerinde kutlanmış, düzenleme komitesinin adı "Kültür ve Turizm Derneği Kutlama Komitesi" olarak değiştirilmiştir.

14.       Malatya Kayısı şenliği 1990 yılının Temmuz Ayında 20-21-22. günleri kullanmıştır.

 

15.       Malatya Kayısı Şenliği bu kez bir başka adla "Kayısı Bayramı Komitesi" adıyla kurulan bir komitece düzenlenmiş, kutlamalar 1991 yılı, Temmuz ayının 22-23-24. günlerine alınmıştır.

16.       Malatya Kayısı Bayramı 24-25-26. Temmuz/1992 günleri yapılmış, "Mişmiş" Gazetesi yayınını sürdürmüştür.

17.       Kayısı Bayramı ise ilk kez 1993 yılında, bir fuar şekline dönüştürülerek

I emmuz Ayının 17-31. günleri arasında, geniş şekilde kutlanmıştır. Fuarla ilgili

ilk çalışmaların çok önceleri, yani 1973 yılında başlatılmış olduğunu yukarıda

vurgulamıştık.

 

ARAPGİR BAĞBOZUMU ŞENLİKLERİ

Arapgir Bağbozumu Şenliği, her yıl Eylül ayının ya ilk haftasında, ya dffl aynı ayın herhangi bir gününde başlatılır. İklim koşulları da gözönündo bulundurularak iki ay önceden şenliğin tarihi belirtilir. Şenlik iki gün sürelidir.

Arapgir Bağbozumu şenliği, ilk kez 1960 yılında, o zaman İlçede kaymakamlık yapan, şimdiki Manisa valisi Sayın Necati Çetinkaya'nın döneminde gerçekleştirildi. O günden beri şenlikler aralıksız olarak yapılmaktadır.

Şenlik, İlçe Kaymakamlığı ile Belediye tarafından düzenlenir ve yönlendirilir. "Arapgir Çevresini Kalkındırma Yardımlaşma ve Kültür Derneği adıyla faal iyette bulunan dernek de bu hazırlıklara yardımcı olur.

Bu arada Arapgir dışında bulunanlara, çeşitli araçlarla, şenliğini tarihi duyurulur, mutlaka katılma ricasında bulunulur. Bu duyuru semeresini veriri Şenlik günü ilçe, gelenlerle dolup taşar, konuşmalardan sonra davul zuma| eşliğinde oyunlar oynatır. Arapgir'in sorunları görüşülür, bazı kararlar alınır. Şenliğin asıl amacı ise Arapgir'lileri, senenin belirli günlerinde biraraya getirerek iç turizme canlılık kazandırmak, ayrıca akraba, dost ve arkadaşların, yılda bir kez de olsa, birarada bulunmalarını sağlamaktır.

Bunu içlerine iyice sindirmiş olan Arapgir'liler her yıl yapılacak bağ bozumu şenliklerini, adeta iple çekerler, buluşmayı dört gözle beklerler. Şenliğin hem kendilerini hem de ilçeleri bakımından yararlı olduğuna inanan bu insanlar, gurbette sılayı birarada yaşamanın bilincine ulaşmışlardır.

ARAPGİR BICİK GÜNÜ

Bugün İstanbul'da faaliyette bulunan "Arapgir'i Kalkındırma Derneği" rafından düzenlenir. Her yılın Haziran ayında, belirlenen bir günde İstanbul'da licik Günü yapılacağı yer ile tarihi Türkiye genelinde, basınla ve özel < 1.1 vetiyeler ile duyurulur.

Gün, İstanbul'da ya Belgrat Ormanlarında, ya da bir başka piknik yerinde sapılır. Gaıplar halinde oturan Arapgir'liler yer, içer ve eğlenirler, bu arada krapgir'e ait geleneksel "Bıcik Ekmeği"de pişirilerek yenir. Düzenlenen gün ,KIını bu ekmekten almıştır.

"Akıtma Bıciği" olarak bilinen ekmek, şöyle pişirilir: Açık ocakta ki saç özerine bir kaşık dolusu hamur konulur. Pişen ekmekler süt ile eritilmiş kTcyağına bandırılarak bir tabağa konulup yeniden yağ dökülmek suretiyle «ı v is yapılır.

YEŞİLYURT KÜLTÜR VE SPOR ŞENLİĞİ

Yeşilyurt İlçesinde "Kiraz Bayramı" kutlamaları, ilk kez onbeş yıl kadar ı-i ıce başlatılmıştır.

Daha sonraki yıllarda kiraz üretiminde karşılaşılan zorluklar, kaliteli Di etim, ambalajlama ve pazarlama konusundaki sıkıntılara ek olarak her yıl belli miktarda kiraz meyvesi alınamaması sonucu üretim büyük ölçüde azaldığı için kiraz bayramı kutlamalarına ara verilmiştir.

En son 1993 yılında planlanan kiraz bayramı da ürünün yetersizliği, hatla yok denecek kadar azlığı yüzünden, bayram "Yeşilyurt Kültür ve Spor Şenliği" ı n- dönüştürülmüştür.

Son yıllarda ilçede, bağlı kasabalarında ve köylerinde gerek yetiştirilmesi e gerekse toplanması zor olan dalbastı kiraza ilgi hayli azalmıştır.

Bunun nedeni de kirazın İlimizi iklim koşullarına, sanıldığı ka-. dar, elverişli birmeyve türü olmadığı, çok emek ve masraf gerektirdiğidir.

Kiraz yetiştirilen bahçelerin birçoğundaki ağaçlara sökülüp atılmıştır. Verine daha çok kayısı ağacı dikilmektedir.

1993 Yılının 27 Haziran tarihinde yapılan Yeşilyurt 1.Kültür ve Spor senliklerinde Valilik kupası karakucak güreşleri büyük bir ilgi görmüştür, birçok unlu ve şampiyon güreşçinin dokuz siklette katıldığı şampiyona takdirle seyredilmiştir.

Şenlik çerçevesinde 26 Haziran'da bir de halk müziği konseri düzenlenerek .enliğe canlılık kazandırılmıştır.

DOĞANYOL SÜLÜK ŞENLİĞİ

Doğanyol İlçesine bağlı Koldere Köyünde her yapılan bu şenliğin acil "Sülük Bayramı" olarak bilinirse de şenlik daha çok bir panayır havasımla yapılmaktadır. Her yılın Haziran ayının birinci, ikinci ve üçüncü haftasının çarşamba günleri şenlik yapılır.

Koldere köyündeki Sülük Gölü'nün çevresinde kurulan panayır günlerinde yiyecek, içecek ve giyecek satışları yapılır. Çevre ilçelerinden, illerden gelenler olur.

Davul zurna eşliğinde oyunlar oynanır. CirH yarışları yapılır, yöreye özgü tura oynanır.

Bazı hastalıkların tedavisinde yararlanılan sülük böceğinin çok sayıda bulunduğu Sülük Gölünün etrafında bulunan arazi sahipleri sulamaya elverişli bu yerleri imar ederek bağ ve bahçe haline getirince sülük şenlikleri için yeterli] alan kalmadığından 1988 yılından beri sülük şenliği yapılmamaktadır.

Kısacası bu şenliğin gazete sayfalarında sadece adı kalmıştır.

DARENDE 30 AĞUSTOS KARAKUCAK GÜREŞLERİ

Ata sporu güreş Darende ve çevresinde halkın ençok ilgi duyduğu bir spor | dalıdır. İlçe merkezinde ve köylerde yapılan davullu zurnalı düğünlerin vazgeçilmez programlarından birisi de çayırlarda yaptıkları karakucak güreşleri | olur. Bunun içindir ki ünlü güreşçiler de yetişmişlerdir.

Darende Kültür Derneği gibi, ülkemiz genelinde çok eski bir tarihe sahip olan DARENDE GENÇLİK ve SPOR KULÜBÜ yıllardır her 30 Ağustos Zaferi bayramında ülke genelinden gelen güreşçilerin güreşlerini organize eder v& çoğu milli yetenekli güreşçiler kıyasıya özel hazırlanmış çayırda karakucak yaparlar.

Kilolarına göre boy boy ayrılan güreşçiler milli hakemlerin yönetimine I güreşlerini sürdürürler ve birinci, ikinci ve üçüncü gelenler para ve altınlarla ödüllendirirler.

Son yıllarda bu güreşlere ülke genelinden beşyüze yakın güreşçi gelmeye başlamıştır. Güreşler Darende ecen bir bakıma bir festival görünümüne sokulmuş ve güreşler ile birlikte üç gün.kültürel etkinliklere de yer verilmeye başlanılmıştır.

 

KOÇ KATIMI VEYA (KOÇ KOYURMA)

Koyunun, Türk köylüsünün iktisadi hayatında önemli yeri vardır. İlk alanının Ortaasya olduğu bilinen koyunun eti, sütü, yünü ve derisiyle günlük luyatımızdaki değerini bilen köylü, sürüye ilk kez katılacak koç için özel bir Bren düzenler.

Karakteri itibariyle bir Türk geleneğini yansıtan bu törenlerin ne zamandan peri yapılageldiği hakkında kesin bilginiz yoktur. Ancak bu törenin, koyunun ilk tez evcilleştirildiği, Ortaasya'dan Anadolu'ya yayılmış olduğu sanılmaktadır.

Malatya'nın köylerinde koç katımı ekim ayının 15-25. Günleri arasında yapılır. Koçun sürüye katılacağı gün, masrafı davar sahipleri tarafından karşılanankömbeyapılır. Bu etli bir tür ekmek orada bulunanlara yedirilir.

Neşe içerisinde ağıldan alınan koç, sürünün yanına götürülünceye kadar, malarda bulunan koyunların ürkerek biraraya toplanması için, havaya, aralıksız tüfek atılır.

KOÇUN SÜSLENMESİ

Sürüye katılacak koç itinayla beslenir. Katın zamanı yaklaşınca başı, sırlı çeşitli renklerle boyanır. Bir ipe geçirilen 3.4 veya beş adet elma, armut, nar vb., meyveler koçun boynuna takılır. Bütün köylü, çocuk, kadın, genç, ihtiyar koçun etrafında toplanır. Bir bayram havası içerisinde sürüye doğru götürülen koç herkesin sevgilisi olur. Orada bulunan çobanlar ise koçun boynuna takılı olan meyve yeri koparmak için yanş yaparlar.

Gelecek ilkbaharda kendilerine yeşil otlakların en güzel süsünü oluşturan bembeyaz, alacalı, mor ve kara kuzular armağan edecek olan koç, biraz da haşin davranışlarla sürüye dahil edilir.

Koç, koyunlarla başbaşa bırakıldıktan sonra herkes yine büyük bir sevinçle dolu olarak ayrılırken birbirlerini kutlarlar.

Keçilerin döllenmesini sağlayan teke de aynı törenle sürüye katılır.

Kömbe: Kömme, gömme; Bir tür etli yemektir. Yapılışı: Hazırlanan hamur açılır, saç üzerine serilir. Bunun üzerine önceki biçimde hazırlanan bir hamur daha serilir. Saç kor halindeki ateş üzerine bırakılır. Bunun üzerine ikinci bir saç kapatılır. İkinci saçın üzerine de ateş koyulur. İki ateş arasında, ağır ağır pişen kömbe daha sonra yere alınır. Bıçakla, dikdörtgen şeklinde kesilerek yenir.

 

HIDTRELLEZ

 

BOYLAR - AŞİRETLER

 

 

 

Hıdırellez, Hızır ve İlyas (Peygamber veya Evliya'nın, adlarının birliktj söylenişidir. Hızır ile İlyas'ın yöremizde bugünkü Çat Barajı Gölü mevkiincl] buluştukları söylenir.

Hıdırellez Günü, bir bakıma baharın gelmesinin işareti olan bir gündür bu bir inanıştır. O gün evler temizlenir, kırlarda, mesire yerlerinde eğlenilir. Bİ bakıma kıştan çıkışın sevinci törenler ile yaşatılır. Ne yazık ki, öteki birçoj günler gibi Malatya'da Bu gün de kutlanılmaz ve değerlendirilmez oldu, unutulmaya yüz tuttu.

Yaklaşık 50-60 yıl öncelerine kadar Hd.rellez Şenlikleri şimdiki Kernck Havuzunun bulunduğu yerden çıkan bol suyun çevresindeki ağaçlı alandır yapılırdı. Sabahtan akşama kadar yenilir, içilir ve eğlenilirdi. Bir kısım halk ısd daha uzaklara piknik yerlerine giderlerdi. Tecd.e'de, Kapılıkta, İnek Pmarındl Orduzu'da, Horata'da, Şaban Dede'de Yeşilyurt'un bahçelerinde hıdırellJ şenlikleri yaparlardı.

Köy ve kasabalarda da herkes kendi yöresinin mesire yerlerinde bu şenlikler yaşatırlardı. Halen köylerde ve bazı kasabalarda gene bu şenlikleri yapılmaktadır. Zira geleneksel, yöreye özgür bu şenliklerin yerini, batı yaftalı vo piknik diye adlandırılan gezip tozmaların alamayacağı tabiidir, bizim olan bu tür şenliklerin daha da renklendirilerek yaşatılmasında kültürümüz açısından büyük yararlar olacaktır.

 

Aşiret, kanbağları bulunan, birarada yaşayan göçebe - yangöçebe hayat ı ıı c lüren ailelerin meydana getirdiği toplumdur.

Bu toplum zenginlik, büyük aile olma ve çevre aşiretlerle olumlu ilişkilerde bulunma ve tutarlı olma gibi özellikleri bulunanlar tarafından ı netilir. Bunlara aşiret reisi veya ağa denir.

Aşirette din, namus, dostluk, şan ve şeref kutsal değerlerdir. Aşiretlerde İm iık, beraberlik içinde bir korunma, yaşama çemberi kurulmuştur. Aşiretten olanlar buna uymak zorundadır. Uymayanlar aşağılanır, dışlanır hatta sürgün Idilirler. Bu tarih boyunca devam edegelen bir olgu olduğundan günümüzde de İm uygulamaya rastlanılmaktadır.

Nitekim üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu'nun temelinde de böylesine kurallarına uyan Soylu bir aşiretin damgası bulunulmaktadır.

Malatya'da genellikle yerleşik bir hayat düzeni vardır. Tam göçebe biçimindeki hayat tarzı oldukça gerilerde kalmıştır. Belli kabile ve oymaklar bu , cıicşikhayat içerisinde etkinliklerini yitirmiş durumdadırlar.

Köy kasaba ve şehir hayatına uyum sağlayan aşiret ve oymaklar tarihi akış içindeki etkinliklerini, cumhuriyetin ilanından bu yana, özellikle de 2. dünya savaşı sırasında başlayan kent göçleriyle, büyük ölçüde kaybetmişlerdir. Bu ihbarla aşiret - oymak bağımlılığı artık yok sayılabilir. Günümüzde de adından .«>/. edilen belli başlı aşiretlerinden bazıları şunlardır:

Rişvan, Atmalı, Alaca Atlı, Bargi, Çakallı, Dervişan, İzoli, Gül-benekli, I larbendeli, Kapturgalı, Karaşah Kulu, Kavi, Mihmanlı Salarlı, Şamyörükleri, lüıkmen, Dirijan (Dirican).

Bu konu yeterince araştırılmaya tabi tutulmamıştır. İl genelinde büyük merkezlere yapılan göçlere karşılık komşu illerden göç alan Malatya'da, yukarıdaki listede yer almayan boy ve aşiretlerin de bulunacağı sanılmaktadır.

HALK MÜZİĞİ

Müzik ve müzik aletleri olarak çalgı, insanların yaşamaya, ses çıkarmaya ve konuşmaya, başladıktan ilk devirlerden beri var olan bir kültür bölümüdür. Malatya ve yöresinde de, geçmişten günümüze kadar gelişerek gelen katkısız balk kültürünün belgeleri durumundaki türkü, şarkı ve çalgılarının en coşkulusuna rastlanır. Zaman zaman çıkardığı yetiştirdiği ünlü ses sanatçıları bunun bir ifadesidir.

Malatya ve yöresinde (Çalgı) müzik aletleri- araçlarını şöyle sıralamak nümkündür.

Tezeneli Saz (Bağlama ve cura da saz olarak bilinir.) Üç telli kemane, zurna, dilli kavallar, dilli düdük, davul, def, darbuka gibi.

Vurmalı sazlar, tahta (Şimşir) kaşık ve sığır kaburgası kemiğinden alınarak kurutulmuş, kaşık gibi çalınan kemik.

Şehir, kasaba ve özellikle köylerde düğün ve bayramların Milli çalgısı ise I )avul - Zurna ikilisidir.

 

Malatya'da ilk türkü derlemesi 1938 yılında Ulvi Cemal ERKİN, Muzaffer | SARİSÖZEN ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Bu ekip Yeşilyurt ilçesi vJ çevresinde derlemelerde bulunmuştur.

Malatya Halk Müziği ve oyun havalarında komşu iller ile ortak yapılara sahiptir. Türkülerde daha çok uzun havalar hakimdir.

Usul ve ezgi işlenmesi bakımından Türk Müziğinde az rastlanan bir örnek olan, "Kına Havası", ritim zenginliği yönünden de örnek bir türküdür. Bu türkü Yeşilyurt'ta H. Hakkı COŞKUN tarafından derlenmiş olup, TRT repertuvannda | mevcuttur.

MALATYA TÜRKÜLERİ

-A-

Acep bir dağ var mı ola başı dumansız Ağgül. Ağaçlar "Hu" çekti Ahuzarımdan. Akşam olur karanlığa kalırsın. Altın yüzüğüm kırıldı. Alim, evlerinin önü kavak. Al yeşil giyinmiş. Aşağıdan gelir, kozalı gelin. Aşağıdan bir yel esti. Atladı geçti eşiği. Ay doğar yüce gider.

-B-

Bahçelere ay doğdu. Bahçelerde meleme. Bende bu gurbetin nesine. Bir çift turnam gelir ağlı karalı, bir turna kaldırdım. Bir ay doğar ilk akşamdan geceden. Bir taş attım çaya düştü. Bir dağ ne kadar yüce olsa. Bir gün bu] dünyadan göçer gidersem. Boran geldi kış geldi. Böyle mi yanarda adam adama.

-C-

Çumra taş atma batar da gider. Çekme çadırını kara yazıya. Çıktım kerpiç duvara. Çıkanı dağların başına. •     -D-

Dağlarm adı nedir. Dağların seni delik delik delerim. Deli gönül. Der beni beni. Dolamaç dolamaç. Dut yedim tuttu beni.

-E-

Evlerinin önü bir ufak yokuş.

-F-

Fırat kenarında yüzer kayıklar. Fırat kenarının ince dumanı.

-G-

Geceler yarim oldu. Gelini gelini de... Giderim giderim ben yeni durdum.

-K-

Kanlı melek. Kalktım baktım yol düzüne. Kara sandık açamadım. Karlıkta balın olanı. Kaşlarını eğdirirsin. Kaynarcanın başında. Keklik dağlarda çağlar. Kız saçların saçların. Kırk göze vardım da. Koyun gelir yata yata.

-M-

Meri keklik gibi. Mevlam birçok dert vermiş. Melez gömlek giymiş. Mihrali bey. Mor koyun meler gelir. Muhabbet eyledim sabah yar ile.

-P"

Örene vardım da örene benzer.

Pencereden doğan Ay'a benziyor. Pınarın başında kavuştum yara. Pınara gel ki görem. Pınar seni neyleyip te netmeli. -S-Sarı kordelam sarı. Sarı çiçek sarartıyor bağlan.

 

-ş-

Şafak söktü yine sunam uyanmaz. Şahin idim guzkayaya dönmedim. Şu i ir lan delmeli.

-T-

Temir ağa. Tren gelir,

-Y-

Yürü güzel yürü. Yüce dağ başında ay kandil olur. Yüksek eyvanlarda İMilluiller öter. Yeşil ördek gibi. Yollar seni gide gide usandım.

Umarız ve temenni ederiz ki, böylesine zengin yerel güfte ve bestelerin, musiki cemiyetimiz, belediyemiz ve öteki ilgililerimizce bir koleksiyonu sapılsın. Bunca zengin repertuarı icra eden ünlü sanatçı hemşehrilerimiz liinıtılsın, adlarına geceler konserler düzenlensin.

Biz sadece burada adlarını ve "kültürümüze katkıları olan Malatya'lı ünlü ..inatçılarımız" bölümünde verdiğimiz Fahri KAYAHAN'ı örnek kısaca lan ı tmakla yetineceğiz.

HALKOYUNLARI

Malatya'daki halk oyunları Doğu Anadolu Bölgesindeki oyunların ...•^İliklerini taşır. Bunların başında "Halay" gelir. Ve oyunlarda değişmez milli ..algı davul zurna'dır. Halay'da davul zurna eşliğinde (yapılır) çekilir. Özel kıyafetler ile dizilen halay ekibi sıra halinde hazır bekler ve davul zurnanın sesi ile halaya baştaki "Halay Başf'nm işareti ile başlanır. Davul zurnanın makamı .li'j'işükçe oyunun da, yani halayın da çeşidi değişir. Bunlar: Ağırlama, tezleme, Seçen, dil an, hımhımı, lorke, sinsin, tekayak, üçayak, tamzara...

SEYİRLİK OYUNLARI

Bu oyunlar genellikle köylerde düğün sırasında oynanır. Yöreye göre »şitlilik gösterir. Evveliyatı çok eskilere dayanan bir oyun olduğundan belli bir kuralı yoktur. Toplumdaki bazı esnaf ve memur tipleri veya belli kişilerin Ba ranışları canlandırılarak komedi biçiminde oynanır. Taklitler yapılır.

Köylerde de aynı şeylere rastlanır. Özellikle yaşlı kadınlarca da oyunlar ortaya konulur. Öğreticilik, uyancılık tarafı ağırlıktadır ve güldüm biçiminde ••oıuıçlandınlır. Televizyon ve radyonun bulunmadığı dönemlerde bu oyunlar u/un kış gecelerinde oynanırdı. Erkeklerin kahve oyunları yanında kadınların da , u/ük oyunu bilmece, bulmaca, masal ve fıkraları oyun biçiminde sürdürülürdü.

ÇOCUK OYUNLARI

Çok eskilere inildiğinde, deynekten ata binmek, taşlarla gülle atmak, taş, lopa, aşık kemiği, kopça (düğme), bilya vb. araçlarla oyun oynanır. Saklambaç, yö/. yumması, höllük, beş taş, şefi değnek, Çelik-çomak, uzun atlama, hanetaşı, lek yümbek, uzuneşek, yüzük, bilya.

Birdirbir, mendil kapma, körebe, yağ satarım, el el epelek, açıl susam açıl, ılcveleme, saklambaç dokuz taş, ceviz yuvarlama, çekirdek oyunu, inne minne, vağ satarım, çağa çıkartma, yıkık hamam, yumurta oyunu, nevruz oyunu.

Top oyunlarının türü artınca bu oyunların birçokları terkedildi.

 

HALKSPORU

Spor, Malatya'da, da ötedenberi rağbet gören ve zamana göre değişik biçimlerde sürdürülen bir uğraştır. At koşusu, avcılık, talim yerine ok ve silah sporu-atıcılık, çeşitli kuvvet denemeleri ve da en önemlisi güreş başlıca spor dallandır.

Atçılığa büyük önem verilmiştir. Özellikle düğünlerde cirit oyunları voB kısa mesafelerde de olsa at yarışları yapılmak üzere 1990 yılı başlarında bir hipodrom   yapımına   başlanılmış,   cirit   oyunları   ise   milli   oyunlar   olarak canlandırılmak istenilmiştir.

Atıcılık ise, avcılık sporu ile birlikte sürdürülmekte, teknik düzeyde ise sadece polis ve askeri poligonlarda kaptırılmaktadır. Kuvvet taşı atma, üç adım atlama, ağırlık kaldırma gibi sporlar köylerde yapılmakta iken, şehir merkezinde I ise git gide atletizm dalı olarak koşu ve öteki spor dalları belli kuralları çerçevesinde okul ve kulüplerde yaptırılmaktadır.

GÜREŞ : "Ata Sporu" dediğimiz güreş Malatya'nın asıl önem verdiği bir daldır. Bu nedenledir ki, zaman zaman ünlü ve milli güreşçiler yetişmiştir.

Eski güreşler köy meydanlarında ve düğünlerde geniş çayırlıklarda geleneksel bir eğlence ve spor dalı olarak icra edilirdi. Köy düğünlerinde yapılan güreşler Milli Çalgı dediğimiz Davul-Zurna eşliğinde, siklete bakılmaksızın tutulur, bazan bir pehlivan 4-5 kişiyle görüşmek zorunda kalırdı. Hele güreş büyüyüp başpehlivanlık söz-konusu olunca siklete ve yaş durumuna hiç bakılmaz kim olursa olsun yine başpehlivan ilan edilirdi. Bunun için de güreşe güreşe yorulan bir başpehlivanın daha yetersiz orta bir pehlivana yenildiği de olurdu.

 

Günümüzdeki geleneksel karakucak güreşleri eski durumuyla sadece I »arende'de kalmıştır. Davul-Zurna ikilisi eşliğinde çayırlarda tutturulan ve büyük önem verilen bu güreşler bugün Darende'de "GELENEKSEL /.liNGİBAR KARAKUCAK GÜREŞLERİ" adı ile her yıl 30 Ağustos'ta yapılmakta, ülke genelinden katılan ünlü güreşçilerden kilolarına göre dereceye l'irenler belli kurallar ile güreştirilerek, şampiyon olanlar ödüllendirilmektedir. Mu yüzden 30 Ağustos Darende-Zengibar karakucak güreşleri yurt çapında ilgi e inmektedir.

Geleneksel güreşlerimizin yetiştirdiği ünlü güreşçilerimiz de öteki millilerimiz gibi adlarından halen söz ettirmektedirler. Bunlardan:

Darende'li Kara Bekir Pehlivan (Bekir ÇAKIR), oğlu, Mehmet Çakır, (>ı duzulu Deli Ömer, Yeşilyurtlu İmamın Ali ile Emiş'in Ali, Gündüzbeyli Tabak v 11 tan Osman, Emin Toraman, Kadir Pehlivan, Konaklı Karalök.

Zaman içerisinde hem karakucak çayır güreşlerinde, Hem de "Alafranga < rüreş" denilen minder güreşlerinde başarılı güreşler yaparak sıkletlerinde I »"ırkiye Şampiyonları olan, ya da Türk Milli Takımına giren güreşçilerimiz de olmuştur:

İbrahim Pehlivan, Kemal Dağdeviren, Asım Pehlivan, Dunsun Ateş, Zülgani Mutlu, Süleyman Akbayır, Naci Özbey, Şahin Kölük, Rıza Ateş.

ESNAFÖRGÜTÜ

Malatya'da, esnafımı? yarım asır önce günümüzde olduğu gibi, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası ve Esnaf Kefalet Kooperatifi gibi örgütler Olmadığı için belli bir yere bağlı değildir. Ahilik geleneği de yaşatılamamış, 19. yüzyılda ahiliğin yerini alan lonca teşkilatı dayaygınlaşamamıştı.

Ancak, geçmişten gelen bazı gelenekler, kurallar kuşaktan kuşağa lürdürülegelmiştir. Her zenaatın bir piri olduğuna inanıldığından dürüstlük esnafın şian olmuştur. Esnaf aralarında birbirlerine sürekli yardımcı olmuş, iyi (•ünlerinde, kederli günlerinde beraber olmaya ve her türlü dayanışmaya gayret göstermişlerdir.

Bankaların emekleme dönemlerinde Malatya esnafı bir tür banka görevi vapagelmişlerdir. Mevcut parasını çalıştıramayanlar, bunları saklanmak veya isletilmek üzere tanıdık bir esnafın yanma (Senetsiz, yazısız ve şahitsiz) sadece, güvene dayanılarak, bırakırlar gerektiğinde derhal geri alabilirlerdi.

Her esnaf grubu sabahleyin bir araya toplanır, içlerinden birisi o günün kazançlı ve uğurlu geçmesi için dua eder, hep birlikte "Amin" dedikten sonra herkes dükkanındaki yerini alır ve müşteri beklemeye koyulurdu.

 

GELENEKSEL EL SANATLARI

 

 

Malatya'da geleneksel el sanatları geçmişte oldukça gelişmiş olmasına rağmen, günümüzün gelişen ve değişen teknolojisi karşısında unutulma noktasına gelmiştir.

BAKIRCILIK: Geleneksel el sanatlarının başında geliyordu.

Günümüzde ise, eskiden kalma bir "Bakırcı Pazarı" varsa da, burada bakır yanında daha çok alüminyum ve plastik kaplar görülmektedir, yakın zamana kadar tas, sahan, tabak, leğen, tepsi, sini, kazan, kevgir, teşt, el leğeni, ibrik, cezve, kepçe vb. araçlar bakırdan, döğme usulü ile yapılırdı. Şimdilerde bu kaplar köylerimizde bile kullanılmaz oldu ve müzelik eşyalar arasına geçti.

Baku kapların yerlerini alüminyum, çinko, çelik eşya ve porselen almaktadır.

 

DOKUMACILIK : Dokumacılık sanatı da hayli gelişmiştir Malatya'da. Yün olsun pamuk olsun ilkel yöntemlerle bükülür. Yün az olduğunda kirman veya iğne ile bükülür. Halı ve kilim için kullanılacak ipler asla bozulmayacak "KÖK" boyası i'ie boyanır. Son yıllarda halı dokumacılığı hız kazanmıştır. Bunların bir kısmı yurt dışına gönderilmektedir. Henüz halı dokumacılığında makinaiaşmaya geçilmemiştir. Halı kooperatifleri ve Sümerbank tezgahlan çoğalmıştır.

 

El tezgahlarında halı, kilim ve cicimden başka, giyecek yapılması için bez, şalvarlîk, yolluk, içlik vb. dokumalar yapılmaktadır. Dokumacılık özellikle Yeşilyurt ve Arapgir ilçelerinde yaygındır.

 

(Ütgide sanayileşme el dokumacılığını da ortadan kaldırmaktadır.

Ören ve Dirican Halıları oldukça rağbettedir. Genelde son zamanlara kadar

 

ir lacivert ve kırmızı renkler ile dokunur, geometrik desenler çizgiler hakim

(lllll'Cİll.

AĞAÇ İŞLERİ :Ağaç işlemeciliği de oldukça ilerlemiştir. Eski evlerdeki

Bç süslemeleri ve camilerimizdeki minber ve mihrap yapımları bunların en

örneklerini  sergilemektedir.  Malatya'dan  gitme bir minber Ankara

I litografya   Müzesinde  halen   sergilenmektedir.   Bunların  yanında   zahire

ııınbarlan, gelin sandıklan, ekmek tahtaları, tahtadan yapılmış araç ve gereçler

ılı- öteki araçlar gibi teknoloji çarkı altında ezilmişlerdir...

KÜPÇÜLÜK (ÇÖMLEKÇİLİK): Çömlek ve küpler genellikle, li.ıiialgazi ilçesi ile Orduzu yöresinin toprağından yapılır. İçerisine yağ ve ynir konulan, içi-dışı sır'lı küpler, su kaplan, porgenkler ortadan kalkmış «İmıınıdadır. Plastik ve alüminyum kapların piyasayı sarmasından önce "Eski ı.ısa"nın etrafında bu tür kapkacakları satan dükkanlar vardı. Az da olsa çiçek Aksısı biçiminde ve Güveç olarak bulunmakta ise de bunlar da zaman içerisinde 11 v.'ceğe benzemektedir.

HALK MİMARLIĞI: Eski Malatya Evleri, taş temel üzerine kerpiçten pılmış, düz damlıdır. Evlerin çoğu "Altlı üstlü" yani, iki katlıdır, üst katlarda I ıı;ıı İmalar bulunur. Ahşap kirişlere çıtalar çakılar ara yerlerine bol samanlı I,ıııııır doldurulur. Bunun üzeri yine samanlı çamurla sıvanır. Buna "Bağdadiye" doldurma denilmekledir. Bazı yerlerde çamur yerine yarım kerpiç koyularak ıı /eri çamurla sıvanır.

Bu tür duvarların depreme karşı özel bir dayanıklılığı gözlenmiştir. ı '.unların üzerinin yılda bir kez çamurla sıvası tazelenir ve yağış sonrasında man atılarak loğlanır.

Loğa takılan aracı adı "Loğdur"dur.

Avluda bir havuz, köşede "tandır örtmesi" ve su damı bulunur. Su damları ııııı olduğundan peynir, yağ gibi bozulacak yiyecekler burada saklanır. Bir Blkırna soğuk hava deposudur. Ayır, samanlık, burma damı alt kattadır. Üstte nlıırına odası, kiler görevi gören "Hızna" bulunur.

GİYİM-KUŞAM

Öteki yöreler gibi, Malatya'da giyim-kuşamda son 50 yıl içerisinde büyük Bgişmeler göstermiştir. Özellikle yurt dışı işçiliği ve şehirlere gidip gelmeler kılık kıyafet dediğimiz giyimkuşamdaki değişikliklerin nedeni olmuştur. Ve Ulıa çok değişiklikler kadınlarda gözlenmiştir. Malatya'dan gidip gelenler ile, luı konuda karmaşık bir durum ortaya koymuşlardır.

KADIN GİYİMİ: Köylerin şehire yakınlığına ve uzaklığa göre I eşiklikler gösterdiği izlenmiştir. Manto'dan önce il merkezinde ve yakın asaba ve büyük köylerde kadınlar kareli, siyah ipekli goncalı demlen desenli •ıı I'yönden dokunmuş çarşaflar giyerlerdi. Çarşaf giyen kadınlar yüzlerin ayrıca ı vah renkte bir peçe ile kapatırlardı.

 

YEMEKLER

Malatya ve yöresinde, beslenmenin temel maddelerini tahıl, süt ve süttufl mamul yiyecekler ile sebze ve meyveler teşkil eder.

Buğday,  nohut,  mercimek, yetiştirilen  ve yenilen başta  gelen  tahıl ürünleridir. Buğdaylardan un ve bulgur yapılır. Un ve bulgur özellikle köylerdM sonbahardan kilerlere yeterince hazırlanıp depo edilen temel gıda maddesidir. I

Bulgur oldukça ünlüdür. Baş bulgur, orta bulgur, simit bulgur olarak hazırlanır.   Özellikle   köylerde   tereyağlı   etli   bulgur   pilavları   davetlerlH vazgeçilmez yemekleri arasındadır. Şehir ve kasabalarda ise sayıları 22'yJ ulaşan köfte çeşitleri ve lezzetleri bakımından ünlüdürler. Malatya'da yapılan köfte çeşitlerinin (60)'a yaklaştığı da söylenmektedir. Bunlardan ünlü olanları* Dolma köfte, analıkızlı, patatesli, ıspanaklı, pancar yapraklı, semizotlu, sıkmM lahana, yavan, yoğurtlu, ekşili, ayva yapraklı, ebegümeci, kiraz yaprağı, dul yaprağı, kabaklı, ayranlı, pürçeklü, tevekli, paf, taze patlıcanlı, sulu, tiridi, nohutlu, karışık, salçalı, çiğ köfte...

Çorbalar, mercimekli, nohutlu, patatesli, tarhana, malhuta, gendima ayranlı, pirinçli bulgurlu, (Darende'nin ünlü ERİŞTE çorbası), yayla, bezelye» yapraklı, şehriye çorbaları gibi...

Etli yemekler, kağıt kebabı, (Arapgir'in ünlü tandır kebabı), döner ızgara» kebap, (Darende'nin ünlü) Düğün kebabı, kızartma ve tüm sebze yemeklerinM konulan etler ile patlıcan, patates, fasulye, bezelye, karnabahar etli yemekleri J Aynca Evliya Çelebi günümüzde unutulmuş olan bir türlü dönerden de sözl etmektedir.

Tatlılar: baklava, kadayıf, un helvası,'. ayısı tatlısı, revani,

Ekmekler; Malatya piresi Akçadağ'ın ünlü ekşili ekmeği ve Darendl yöresinin peksimeti ve tüm Malatya'da yaygın olan tandır ekmeği, özellik» köylerde pişirilenkömbe ve yine köylerde kalan ince yufka ekmekleri...

Yemekli toplantı ve ziyafetlere büyük önem verilir. Çeşitli vesileler ilfl komşular sık sık davetler verirler. Özellikle Ramazan ayında iftar yemekleri] verilir. 1950 yıllarına kadar Ramazan'ın yaz aylarına rastladığı dönemlerde} çarşıda dükkanlarda sofralar kurulur ve çarşıda müşteriler ve dükkan komşuları ile iftar açılırdı.

 

 

Nemrut'tan Bazı Kalıntılar

TARİHİ VE TURİSTİK YAPILAR

Fethiye köyünde, (Abdulselam Camii)

PÜTÜRGE: Ünlü Nemrut Tepesi ve anıtları.

YEŞİLYURT : Yukarı Camii, (Camii Kebir) ve Minaresi (Gündüzbey) Mustafa Ağa Camii Yeşilyurt-Merkez.

SEYYİT BATTAL GAZİ'NİN EVİ

Malatya doğumlu ünlü Seyyit Battal Gazi, Anadolu'nun Türk-İs-lam ııırdeniyetiyle kültürünün kaynaşıp yayılmasına kendisini adamış usta bir vaşçı, büyük bir komutandır.

Doğduğu yıllarda Anadolu'yu eminde bulunduran Bizanslılarla yapılan bk çok savaşa katılarak üstün basanlar kazanmıştır.

(M.S. 717-740) Sarsılmaz inanç ve üstün savaş yetenekleriyle inandığı davanın payidar olmasına çalıştığından anadolu insanının gönlünde ve gözünde > fsaneleşmiş bir halk kahramanı olarak günümüze değin yaşayagelmiş, bundan Honra da yaşamasına bıraktığı izler ile devam edecektir.

Malatya'nın bağrından çıkan ünlü dava adamı, kahramanı sadece Malatya M yöresi, hatta Anadolu değil, İslam Dünya'smm tamamı bilmek ve anmak ı'.irmektedir. Seyyit BattalGazi'nin doğduğu evin kalıntıları halen adını aldığı Malatya'nın (EskiMalatya)Battal-gazi ilçe merkezindedir.

 

Yüzyılımızın başında ayakta kalabilen bu evin kalıntılarının aslına uy biçimde yapılıp müze haline getirilmesi ve İslam aleminin ziyaretine açılın kaçınılmaz hale gelmiştir.

En son (1638-1640) tarihinde Melik Ahmet Paşa tarafından onanını yaptırılan evin yıkılmadan önceki halini bilenlerin anlattıklarına göre alınan notlar elde mevcut bulunmaktadır. Yeter ki, "Şeydi Gazi Makamı" olarak bilinen evin yapımı benimsensin ve işe başlansın...

YENİ CAMİ (HACI YUSUF CAMİİ VE KİTABESİ)

Malatya Şehir merkezindeki en önemli yapılardan biri olan Yeni Camii (Hacı Yusuf Camii)nin yapımına 1893 yılında başlanmış, 1912 yılında ibadelf açılmıştır.

Daha sonra 1. Dünya Savaşı çıkınca son cemaat yerinin üzerindeki kubbelerle, hayli yükseltilmiş olan iki minare Cumhuriyetin ilk yıllarında ikmal edilmiştir.

28,50 x 28,50 m. boyutlarındaki kare planlı tüm alam 1500 m2, olan camiin giriş kapısının üzerinde hat sanatının en güzel örneklerinden biri olan kitabcılo şunlar yazılıdır:

Çekmiş afaka seri mabed-i İslami görün

Her taraftan çıkan avaze-i tekbiri görün

Yükselen kubbenin altındaki ehl-i iman

Kudretullahi dayanmış da gözetler ferman

Titriyor gökte melekler ilan-ı Tehvide

Hangi kalbur erimez zümre-i tahmide

Himmet-i Hak'la yapıldı bu muazzam mabed

Lütfunu kesme ilahi bize eyle meded.

Mebde-i tarihi 1307 oldu tahkik

Müntehası dahi 1328 Allah Veliyvültevfık

 

Malatya Merkez, Yeni Camii (Hacı Yusuf Camii)

H.Ali Osman (Necef)

 

İŞ HANLARI

Şehir merkezindeki, işhanlan Malatya'nın iş hayatında olduğu kadar, losoyal ve kültürel hayatında da etkili olmuşlardır. Pamuk Hanı, Afyon Hanı, hız Hanı, Şirket Hanı iz bırakmış hanlanmızdı. politikadan ekonomiye, bütün konular bu hanlarda geçen sohbetlerde olgunlaştırarak halledilmiştir.

Bu hanlardan birini örnek olarak tanıyalım: YIKILAN ŞİRKET HANI

En son yıktırılan Şirket Hanı şehrin merkezinde, bir köşesi şimdiki Atatürk < 'addesine, öbür köşesi de Eski Saman Pazan'na karşıydı.

1989 yılı başlarında yıktırılan bu hanın halen Malatya Müzesinde bulunan kıiabesinde şu kayıt bulunmaktadır : "YENİ ŞİRKET HANI H. (1338-1340) Miladi, 1922-1924 yani, 66 yıl önce (1990'na göre) 48 kişinin işbirliği ile v.ıptırılmıştır.

İki katlı hanın 6 adet ahşap merdiveni ile birbirine bitişip 150 dükkanı Vardı. Ortasında aslanlı çeşme ve küçük havuzu dinlendirici ve serinletici bir manzara arzederdi. Taş döşeli havuzun bitişiğinde, sonradan yapılmış olan kulübedeki çayocağının etrafına yerleştirilmiş hasır iskemleler üzerine oturup demli çaylarım yudumlayanların sohbetleri ekonomiden politikaya, dini konulardan felsefeye ve folklora kadar uzanır bir yerde açık hava okulu niteliğini taşırdı ve Malatya'nın kültürü bu hanların sohbetlerinde tazelenirdi.

Handaki esnafın başında çay ocağı çalıştırıcısı Pala Bıyıklı Hasan Efe oldukça etkiliydi. Hasan Efe çayım müşterinin istediği zaman verirdi. Hanın müdavimleri de bunu bildiklerinden çaycının işine pek karışmazlardı. Bunun İçin de belli saatlerde verilen çayı.içmek için müşteri adeta kuyruğa girerlerdi. Şalvarlı, fötr şapkalı gazyağı satıcısı Hacı Solmaz Tuğla yazıhanesinin önünden ayrılmayan, Yaz- kış sırtında haki asker kaputunu çıkarmayan Orduzulıı Mamulo, iç avluda kavga ettikten sonra dışarıya çıkıp kapılardan birinden kolkola içeri giren lastik satıcısı Yusuf ile ortağı Şükrü Dayı akla gelenlerden bazıları... Ve de çoğu konuların olgunlaştırıldığı, Anadolu'nun Malatya'nın o/benliğinin yaşandığı bu hanların şimdiki modern yapılaşma uğruna yıkımları...

Bu yıkımlar ile, havuzbaşı çay sohbetleri de sosyo-ekonomik konuların tartışıldığı tecrübeli kişilerin meclisleri de akla gelmedik mizahları da yi ki lı verdi. Yerinde modern gökdelen yükselecek...

BİR ZAMANLAR VAR OLAN HANLAR

Bir zamanlar mevcut olup önemli hizmetler gören ancak zaman içerisinde çeşitli nedenler ile yıkılan ve bazılarının sadece adları kalan ilimizdeki hanlar:

MALATYAMERKEZDEKİLER

Tuz Hanı, Afyon Ham, Emine'nin Hanı, Pamuk Ham, Cimoların Hanı, nalbant Hasan'ın Ham, Hamikoğlu'nıın Hanı.

İLÇELERDEKİ HANLAR

Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı (Hanı), Kötünün Han, küllü Han, lethiye Hanı, Yazıhan, Taşhan, Yarımca Han, Şişman Han, Pirot Han, Kömür I lan, Alagiz Han, Tepehan, Çat Han, Kalolar Hanı, Karahan, Çingene Ham, Şahnahan, Kömürhan.

 

8-        Namazgah

9-        Miralay Şah Alibey Camii (Alacakapı Mescidi) 10-ToptaşCamii

11 - Halfetih Minaresi (Üçkardeşler)

12-      Şahabiye-i Kübra Medresesi (Beşkardeşler)

13-      Sıddı Zeynep Kümbeti 14-Kanlı Kümbet

15-Ahmet Dııran Mescidi ve Türbesi

16-      Kırk Kardeşler Şehitliği

17-      Nefize Hatun Kümbeti YAZIHAN:

1 - Abdurrezzak Camii HEKİMHAN; 1-Taş lı cam i

2-        Köprülü Mehmet Paşa Camii

3-        Köprülü Mehmet Paşa Hamamı DARENDE;

1 - Ulu Camii ve Minaresi

2-        Somuncu Baba Camii Minaresi

3-        Mehmet Paşa Kütüphanesi

4-        Hüseyin Paşa (Hasan Paşa) Hamamı 5-Yusuf Paşa Bedesteni ARAPGİR:

1 - Hacı Şerif Ağa Camii

2-        Gümrükçü Osman Paşa Camii

3-        Mirliva Ahmet Paşa Camii

4-        Cafer Paşa Camii 5-Ulu Camii

 

MALATYA'DA DERNEKLER

Dernek, sözlük anlatımıyla "bir amaç etrafında toplanan kişilerin nlıışiurduğu topluluk ve bunların toplama yeri". Yani, birlik, beraberlik ve Myanışma ruhu ile, sosyal ve kültürel etkinlikleri daha etkili bir biçimde bordine edebilme, öz değerlerimizi, kültürel varlıklarımızı koruma ve geleceğe ^iliştirerek aktarabilme faaliyetleri için bir araya gelebilmedir. İletişim ve ılı.kilerimizi daha sağlıklı bir biçimde sürdürebilmeye yönelik kurdukları iı I ılıklardır.

Bir yörede veya beldedeki derneklerin çokluğu o yöre ve belde İlanlarının birbirlerine duydukları sevgi, saygı ve dayanışma duygularının cm -ünün göstergesi ve belgesidir. O yörenin, o yörede yaşayan insanların ı M 11 inlerinin önemli bir ürünü ve belgesidir.

1960'lardan sonra ülkemizde kurulmaya ve gelişmeye başlayan ılı-ıııekçilik, (2908) sayılı kanun çerçevesinde 1970-80 yıllarında ivme ka/.anmış; 1983'ten sonra da sayılarında hızlı bir artış göstermiştir. Cemiyetler ı lı-1 İçmekler statüsüne alınmıştır.

Malatya İl Emniyet Müdürlüğü Dernekler Masası yetkililerinden Mart .'004 itibarıyla aldığımız bilgilere göre, Malatya'da faal 744 dernek bulunmaktadır. Bu derneklerin büyük çoğunluğu "Okul Koruma Dernekleri" *i)() küsur, "Cami Yaptırma ve Yaşatma Dernekleri" 200 küsur, "Yöresel l lernekler" (Akçadağlılar, Bingöllüler, Adıyamanlılar vb. Dernekleri), 70 küsur, k.ular olmak üzere, dayanışma dallarında toplam 744 dernek tüzüklerinde Delirttikleri amaçlan doğrultusunda kültürel ağırlıklı olarak faaliyetlerini Sürdürmektedirler.

Yapma-koruma ve geliştirme, sosyal dayanışma ve yardımlaşma, kültür-nnat ve turizm vb. adlarla kurulan tüm demeklerin ortak amaçlan sosyal ilişkileri geliştirmek, kültürel değerleri korumak ve topluma bir şekilde hizmet l ı-nnektir. Bu yönüyle Malatya'da dernekçilik yaygın ve güçlüdür.

 

Akçadağ, Şuğul Vadisinden Görünüm

 

MALATYA'DA MİLLİ EĞİTİM

Kültür  ile  eğitim-öğretim   Birbirleriyle      içe   olan   ve  birbirleri tamamlayıp geliştiren iki temel unsurdur. Bunun içindir ki,

Bir milletin dünü, bugünü ve kültürü o milletin eğitim-öğretimi ile g kazanmakta veya kaybetmektedir. Eğitim-öğretimin sorumlusu ise, Milli eğiti camiasıdır.Bu camianın verimli çalışması halinde görev alanındaki insani gelecekleri için daha üretken olarak hazırlanırlar, aralarından daha ünlü kişil yetiştirirler. Bu yönüyle milli eğitimi başarılı olan iller şanslı illerdir ve Malaly bu illerden biridir. Malatya'dan ünlü devlet adamları ile birlikte, her alanclu| başarılı insanlar yetişmiş olmasının temelindeki en önemli aktördür; ilin tümünde, Aile yapısının bozulmamışlığı, insanların aile içinde olduğu gibi, okul eğitimine de önem verme ve milli eğitim camiasının güven ve sevgi duym geleneği yatmaktadır.

Malatyalı "Kendi okulunu kendin yap" "Eğitime % 100 Eğitime Destek" kampanyasından da önceleri çoğu okul binalarını kendileri yapmışlardır. Halen de, köy okullarına kadar bağış oyarak bilgisayar göndererek, ders araç n gereçleri temin etmekte ve başardı öğrencilere burslar vererek milli eğitime olan desteklerini sürdürmektedirler.

2003-2004 Eğitim Öğretim yılında ise "Eğitime % 100 Destek Kampanyası" Çerçevesinde yeni okulların yapılması, tadilatlarının M ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli çalışmalar devam etmektedir-.

Ayrıca Bakanlığımızın dünya bankası anlaşma çerçevesinde Kırsal Kesim ilköğretim okullarında öğrencilerine idareci ve öğretmenlerin kullanımına yönelik olarak 589 kırsal kesim ilköğretim okuluna 792 bilgisayar ve bunların internete bağlanması için gerekli sistemlerle birlikte yazıcı, tarayıcı, gfl kaynağı, tepegöz vb. teknik cihazlar okullarımızın hizmetine sunulmuştur.

Malatya gibi eğitim-öğretime ve beyin gücünün geliştirilmesine dolayısıyla hemen her dalda kalifiye eleman yetiştirmesine önem veren bir ilde, elbette öğretmenlik, yöneticilik ve de müfettişlik yapmak bir farklılık bir] talihlilik kabul edilmelidir. İl ve ilçeler milli eğitim müdürlerimizin, öğretmenlerimizin, müfettişlerimizin ve milli eğitime hizmet veren tüm görevlilerimizin bu farklılığın bilinci içerisinde olduklarına inanılmaktadır.

Her şeye rağmen Malatya'da Milli Eğitim ülkenin genelindeki öteki illere kıyasla kıvanç veren bir düzeyde çalışmalarını sürdürmektedir. Malatya'da her dereceli okul Milli Eğitim Müdürlüğünün kontrolünde hizmet veren 40 kadar özel dershanelerin de katkısıyla lise mezunlarının üst okullara devamları birçok ile oranla ileri bir düzeydedir.

 

DERME İLKÖĞRETİM OKULU'NUN TAŞ KAPISI NEREDEN VE NASIL GETİRİLDİ?

Malatya'da, Nasuhi Caddesi üzerindeki DERME ilköğretimi Okulu'nun,

uvııı  caddeye bakan taş  kapısını,  yıllar önce  görenler,  onu hayranlıkla

-, vrederler ve bunun, okulun önceki binasına ait olduğu pek az kimse bilirdi, bu

' npı ile ilgili olarak, 10 Kasım 1988 tarihli yerel bir gazetede, şu şekilde bir

ınennide bulunulmuştu: "... mermerdeki -DEMRE İLKOKULU- yazısının

I           .u visına, madeni bir levha yerleştirilerek, üzerine kapının nereden getirildiği,

" re ye ait olduğu ve biliniyorsa tarihinin yazılması..."

Daha sonra kapının yanına, yani tarafımızdan işaret edilen yere, madeni bir vha konularak kapı hakkında yeteri kadar bilgi verilmiştir. Biz şimdi bu kapıyı il,ıha geniş şekilde anlatmaya çalışacağız. Taş kapı, Eski Malatya'da (Battalgazi) İm zamanlar mevcut iki handan birine aittir.

Anadolu Selçuklu Devletinin sınırları içerisine alman Malatya, tarihinin en Elemli imar faaliyetlerine sahne oldu. Bu arada, Sutan Alaeddin Keykubat

II         .'.20-1237) döneminde bir de kervansaraya kavuşan şehir sonraki yıllarda el

Bğiştirmeler yakılıp yıkılmalarla küçülmeye başladı. Bundan dolayı kaderine

I ıkcdilen kervansaray da yersiz, yurtsuz göçebe vatandaşların barınağı haline

pldi. Bakımsız ve bilinçsizce kullanılan tarihi yapı en sonunda harabe

din umuna geldi.

İngiltere'nin Erzurum Konsolosu Brant 1835 tarihinde yapmış olduğu gezi lirasında uğradığı Malatya'da iki kervansarayın olduğunu bildiriyor ki, Ilımlardan biri Silahdar Mustafa Paşa Kervansarayı, diğeri ise, adı bilinmeyen, kat halk arasında göçebe vatandaşların adı olarak geçen, söz konusu handır. I %0'lı yıllarda bu hanın bulunduğu yere vardığımızda bazı duvar kalıntılarıyla hır mahzeni andıran kervansarayın temelleri üzerine bina yapıldığı, taşlarının da handan alındığı açıkça görülmüştür.

Karlık Tepelerinin bulunduğu yerde izi bile kalmayan tarihi yapının, taş ı,.ı; 11 iğinin güzel bir örneğini sergileyen, taş kapısının Malatya'ya taşınarak k ı ıriarılması sevindiricidir.

Bilindiği gibi, Derme İlkokulu, ilk kez "Kızlar Mektebi" olarak, 1907 yılında hizmete başlamıştır. Daha sonra bina yıkılarak yerine şimdiki okul Sapılmıştır. Battalgazi ilçesindeki bir hana ait olan taş kapısı ise, yerinden lÖkülüp numaralandıktan sonra, Nasuhi Paşa'nın mutasarrıflığı  sırasında,

III        rtdiki yerine konulmuştur.

Günümüzde, meraklılar, bu taş kapı için, el emeği-göz nuru, ne kadar uğraş verildiğini hayretle izleyip yollarına devam ederler...

 

 

İLİMİZDE KÜLTÜREL NİMETLER

 

ILÇE HALK KÜTÜPHANELERİ:

 

 

 

Toplumun vazgeçilmez ortak değerler bütünü olan kültüre, bu kültü< geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve yaşatılmasına her insanın ve birimin katkıda bulunması doğal bir görevidir. Devlet adına bu görevi ise, i ilde olduğu gibi, ilimizde de il kültür ve turizm müdürlüğü üstlenmekte İlimiz kültür ve turizm müdürlüğü İl, İlçe ve Belde Halk Kütüphaneleri, Mili Müdürlüğü, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi ve Sabancı Kültür merkezi il İlimizin kültürel hizmetlerini ve etkinliklerini sürdürmektedir.

Başlıca etkinlikler arasında; kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili araştırma w kazılar yapmak, ilin kültür ve turizmine ilişkin belgeler hazırlamak | hazırlananları takip etmek ve teşvik etmek, toplantı konferans, panel fl sempozyum düzenlemek, resim, fotoğraf, karikatür, el sanatları ve benzH konularda sergiler ve kurslar açmak, tiyatro, konser, yerel şenlikler ve ü/.fl günlere katkıda bulunmak kütüphane açmak. v.b. etkinlikleri gündeıiMj getirmek, bizzat yapmak veya yapanlara katkıda bulunmaktır.

Bu bağlamda yapılan hizmetler özetle şunlardır:

HALK KÜTÜPHANELERİ

a)         İl Halk Kütüphanesini.07.1956 tarihinde Malatya Halkevinin 35(

adet kitabıyla "Malatya Umumi Kütüphanesi" adıyla açılarak önce MerkJ

Çocuk Kütüphanesi ile birlikte faaliyet göstermiş, ancak yer darlığı nedeniyle

daha sonra Belediye karşısındaki bir apartmanın 2.katma taşınmıştır. Buranın dit

ihtiyacı karşılayamaması üzerine bir pasajın tek salonu olan 2.katına taşınmıştır,

Daha sonra 1977 yılı başında İnönü Parkı içinde bulunan ve mülkiyeli

Belediye'ye ait gazino binasına taşınarak iki yıl süreyle bu binada hizmel

vermiştir.

01.02.1979 tarihinden bu yana ise Kültür Bakanlığı tarafından yaptırıl yeni hizmet binasında faaliyetini sürdürmektedir.

Ayrıca İl Halk Kütüphanesinin giriş katında Ortaokul son seviyesine kadı olan çocuklara hitap eden çocuk bölümü kütüphanesi de mevcuttur.

b)         Sabancı Şube Kütüphanesi; Kültür Sitesi içinde 20.01.1990 tarihindi

hizmete açılan kütüphanede yetişkinler ve çocuk bölümüyle hizmel mı

sürdürmektedir.

 

Akçadağ İlce Halk Kütüphanesi :20.11.1981 tarihinde 543 adet kitapla arılan kütüphane ilk yıl 3360 okuyucuya hizmet vermiştir. Kütüphane 10.09.1983 tarihine kadar Belediye'ye ait kıraathanede, 11.09.1983-17.01.1986 ı.inlileri arasında Belediye'nin otel olarak yaptırdığı binada hizmetini •»ııı dürmektedir.

Arapgir İlce Halk Kütüphanesi: 1989 yılında açılan kütüphane Belediye ı M nasında faaliyetini sürdürmektedir.

Arguvan İlce Halk Kütüphanesi: 12.08.1982 tarihinde kurulmuş olan ini Ciphane Kaymakamlık Binasında hizmetini sürdürmektedir.

Battalgazi İlce Halk Kütüphanesi : 1991 yılında hizmete açılan kütüphane elediye tarafından 1989 yılında yaptırılan Belediye binasında hizmetinim dürmektedir. Darende Sadrazam Mehmet Pasa İlce Halk Kütüphanesi: 1925 yılında, Sadrazam Darendeli Mehmet Paşa Külliyesinde bulunan 612 adet .ı/ma ve eski harfli basma kitap ile maarif vekaleti ve halkın kitap bağışlarıyla mlediye binasının alt katında bir odada hizmete açılmıştır. Kütüphane 1951-1990 yılları arasında mülkiyeti Hazineye ait iki katlı ve 58 m2, 33 m2, 19 m2 4 Edası olan, toplam 160 m2 kullanım alanlı eski halkevi binasında hizmet vnmiştir.

Hayırsever vatandaş H.Hulusi Ateş tarafından satın alınarak kütüphane yapılması kaydıyla Bakanlığımıza bağışlanan 2.230 m2 arsa üzerine, Bakanlığımızca yatırım programı yoluyla yaptırılan binaya 15.12.1990 laı illinde taşınarak burada faaliyetini sürdürmektedir.

Doğanşehir İlce Halk Kütüphanesini. 12.1982 tarihinde kurulan kıiıiiphane Belediye'ye ait binada hizmetini sürdürmekte olup, 375 adet kitapla .a, ı İmiş ve ilk yıl 4.962 okuyucuya hizmet vermiştir.

Hekimhan İlce Halk Kütüphanesi : 26.02.1973 tarihinde 225 adet kitapla açılmış ve ilk yıl 3.707 okuyucuya hizmet vermiştir. Kütüphane 1973-1983 villan arasında mülkiyeti Milli Eğitim Bakanlığına ait Hekimhan Lisesi lanasında, 1983 yılında çay bahçesi olarak kullanılan Belediye'ye ait park n,indeki binada hizmetini sürdürmüştür. 1984 yılından beri ise mülkiyeti Belediye'ye ait iki katlı binanın 2.katında hizmetini sürdürmektedir. Kale İlce Halk Kütüphanesi : 1991 yılında okuyucu hizmetine açılan kütüphane Kaymakamlık binasında hizmet vermektedir.-

Pütürge İlce Halk Kütüphanesi: 1991 yılında hizmete açılmıştır. Özel İdare tarafından 1946 yılında Kaymakamlık Lojmanı olarak yaptırılan binada hizmetini sürdürmektedir. Yeşilyurt ilce Halk Kütüphanesi: 29.03.1983 tarihinde halen hizmet vermekte olduğu binada 660 kitapla açılmış ve ilk yıl S.851 okuyucuya hizmet vermiştir. Mülkiyeti Belediye'ye ait olan 4 katlı binanın bir salonu ile iki odası kütüphane tarafından kullanılmaktadır. Dilek Kasabası I laik Kütüphanesi:09.11.1993 tarihinde Belediye binasında okuyucu hizmetine açılmıştır.

 

Erkenek Kasabası Halk Kütüphanesi: 1993 yılında Belediye binasınd hizmete açılmıştır.

Güzelvurt Kasabası Halk Kütüphanesi: 1994 yılında Belediye binasınd hizmete açılarak faaliyetini sürdürmektedir.

Hasançelebi Kasabası Halk Kütüphanesi: 1994 yılında Belediye binasınd; hizmete açılmıştır. Ancak bugünkü tarih itibariyle okuyucu hizmetine kapalıdır.

Konak Kasabası Halk Kütüphanesi: î 992 yılında açılan kütüphane. Kona! Belediyesinin

Sosyal Hizmetler binası olarak yaptırdığı binada hizmetini sürdürmektedir,

Polat Kasabası Halk Külüphanesi:26.03.1990 yılında açılan kütüphanj mülkiyeti Belediye'ye ait iki katlı bir binanın müstakil girişli ikinci katında 24 nr'lik bir odada hizmetini sürdürmektedir.

KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI:

Müze Müdürlüğü tarafından Kültür ve Tabiat Varlıklarımızla ilgili tespit, tescil, denetim ve envanter çalışmaları yapılmakladır. Ayrıca Hazine araziaH satışı, işletme kurulması gibi nedenlerle Müze Müdürlüğü Müze Uzmanlarınca! yer incelemesi yaparak rapor düzenlemektedir.

Zengin bir kültür dokusu oluşturan İlimizde toplam 101 adet kültür ve tabiat varlığı mevcuttur. Bunlar askeri yapılar 3, dini ve kültürel yapılar 50, sivil mimarlık yapıları 20, endüstriyel 9, arkeolojik sit alanları 14, doğal sit alanları 5] tir. Ayrıca Müzemizde Arkeoloj ik 8220, Etnografık 1709, Sikke 4921, Tablet 4, Mühür ve Bulle 816, Arşiv Vesikası 1.E1 Yazma Kitap 14 olmak üzere toplanı 15.685 adet eser bulunmaktadır.

Orduzu Pınarbaşı hudutları içerisinde bulunan ve 12.000 m2 alan üzerimle yer alan ASLANTEPE Ören yerinde 1961 yılından beri İtalya, Romu Üniversitesinden bir heyet tarafından Arkeolojik Kazılar yapılmaktadır.

SON BİR YILDAKİ KÜLTÜREL FAALİYETLER

a)         Fiziki Denetim : 2003 yılında 3257 ve 5746 sayılı Kanunla* çerçevesindeki işyerlerinin denetimi.her yıl oluşturulan Fiziki Denetim Komisyonunca aylık Periyotlar halinde yapılmaktadır. 90 işyeri ve seyyar satıcı denetlenmiştir. Söz konusu işyeri ve seyyar satıcılardan komisyonca teslim alınan 1068 adet kitap ve 48 adet CD incelenerek inceleme raporları Cumhuriycl Başsavcılığına, 13.328 CD incelenerek inceleme raporları Belediye Başkanlığına yasal işlem yapılmak üzere gönderilmiştir. Toplam kesilen para cezası 302.545.600.000.-TL sidir. Bu tutara mahkemeye intikal edenler dahil değildir.

b)         Yarışmalar  :  21   Mart Nevruz etkinlikleri  çerçevesinde  İlimizde! İlköğretim, Lise ve dengi okul öğrencileri arasında resim, şiir ve kompozisyon yarışması düzenlenmiş olup ilk üç dereceye giren öğrencilere ödül verilmiştir.

c)         Kutlamalar; Kütüphaneler Haftası, Dünya Çocuk Kitapları Haftası, Tiyatro Haftası, Müzeler Haftası ve Turizm Haftası gibi haftalar çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. Ayrıca; 19 Eylül 2003 tarihinde Gaziler Günü

 

 

Kutlaması, 18 Mart 2003 tarihinde Şehitleri Anma Programlan i'crçekleştirilmiştir. 13-19 Ekim 2003 tarihleri arasında ise Ahilik Haftası nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir.

d)         Tiyatro ve Konserler: 30-31 Mayıs 2003 tarihlerinde Bursa Devlet

Tiyatrosu tarafından "TÖRE" adlı oyun ve Cumhuriyetimizin Kuruluşunun

Ki).Yıldönümü nedeniyle 13-14 Kasım 2003 tarihleri arasında da "SÖYLEV"

.ull ı oyun Sabancı Kültür Merkezi Salonunda sergilenmiştir.

İlimiz çok sesli Gençlik Korosu tarafından 13 Mayıs 2003 tarihinde İnönü l hıiversitesinde, 18 Mayıs 2003 tarihinde Hürriyet Parkında iki konser düzenlenmiştir. Yine Cumhuriyetimizin 80.Kuruluş Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Valiliğimiz ve TRT işbirliğiyle 24 Ekim 2003 tarihinde İnönü Kapalı Spor Salonunda Halk Konseri düzenlenmiştir.

Bu oyun ve konserler dahil 2003 yılı sonu itibariyle Sabancı Kültür Sitesi Salonunda toplam 21 tiyatro 10 konser icra edilmiştir.

e)         Kültürel ve Eğitim Amaçlı Kurslar: Yaygın Kültürel Eğitim Faaliyetleri çerçevesinde Geleneksel El Sanatlarından "Ağaç Oymacılığı(Ev Aksesuarları)" dalında 24 Şubat-5 Mayıs 2003 tarihleri arasında İl Halk Kütüphanesi binasında kurs düzenlenmiştir. Bu kursa 13 kursiyer katılmıştır.

f)          Sergiler : İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne bağlı Devlet Güzel Sanatlar (lalerisi Salonunda Kamu Kurum ve Kuruluşlarıyla özel şahıslar tarafından 1 Seramik ve Özgün Bası m,! Resim ve Teçhizat, 1 Ahşap Bojama El Sanatları, 2 Karma, 3 Yağlı Boya Tasarım ve Resim, 7 Resim ve El Sanatları sergisi gerçekleştirilmiştir.

g)         Konferanslar: Asılsız Ermeni Soykırımı iddiaları ile mücadele

konusunda Valiliğimizce hazırlanan, 2003 yılında gerçekleştirilen faaliyet

çerçevesinde Kültür ve Turizm Müdürlüğünce İlimizdeki Okullarda

konferanslar verilmiştir.

MÜZECİLİK FAALİYETLERİ

Malatya Müzesi 1970 yılında İnönü Parkında bulunan bugünkü Nikah Salonunda ziyarete açılmıştır. Çevresindeki kazılarla hızla gelişen Müze 1976 yılındakendi malı olan moderne binasına kavuşmuştur. Müzede Aslantepe başta olmak üzere Karakaya Baraj Gölü altında kalan Değirmentepe, Köşkerbaba, imamoğlu, Cafer Höyük ve Pirot'ta yapılan Arkeolojik kazılarda bulunan Neolotik, Kalkolotik, Eski Tunç Hitit ve Geç Hitit dönemine ait eserler ile I iö genin Urartu devri ile Antik Çağa ait eserler, Grek, Roma, Bizans, Beylikler, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait Sikkeleri ve yörenin etnografık malzemeleri sergilenmektedir.

2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamına j'jren.taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarımızın korunması değerlendirilmesi lespit ve tesciller kazı ve sondaj çalışmaları, define aramalar ı, eski eser ticareti ve kaçakçılığının takibi ile ilgili işlemler Kültür ve Turizm Müdürlüğünün koordinatörlüğünde Müze Müdürlüğünce yürütülmektedir.

 

MALATYA İLİNDE YAPILAN ARKEOLOJİK KAZILAR

Şehir Merkezinden 4 km kuzey doğuda Orduzu Köyü arazisi içindi Aslantepe Mevkiinde bulunan höyük, önemli tarih ve arkeolojik buluntu yeridir, j

Aslantepe Ören yeri kazısı ve Aslantepe ve çevresi yüzey araştırması yapan ekipler ile çalışmalarda bilgi ve belgeler anlamında işbirliği yapılmıştır, Kazının 2003 yılı Temmuz-Ağustos-Eylül döneminde elde edilen restorasyonu ve konservasyonu yapılan 46 adet arkeolojik eser ile Aslantepe ve çevresi yüze» araştırmasından elde edilen 1 adet sikke ve 1 adet arkeolojik eser teslim alın-1 m ıştır. Kazı ve Yüzey araştırması dönem içerisinde başlamış ve tamamlanmıştır,

2003 yılı içerisinde 51 adeti kazı ve yüzey araştırmasından, 6 sı satın alma yoluyla toplam 57 adet arkeolojik eserin kıymet taktiri ve envanteri yapılmıştır. ]

İlimiz Battalgazi İlçesi'nin Derece Arkeolojik Sit alanı içerisinde inşaal^ ruhsatı başvuruları sonucunda geçiş dönemi yapılaşma koşulları gereği toplam 9 parselde sondaj kazısı yapılmıştır.

TURİZM VE TANITMA FAALİYETLERİ

2003 Yılında İlimize gelen yerli ve yabancı turistlere gerekli enformasyon hizmetlerini   vermekte   ve   turistlerin   İlimizden   memnun   ayrılmaları  sağlanmaktadır. Yerli ve yabancı turistlere İlimizi tanıtmak amacıyla Bakanlığımızca Türkçe ve İngilizce Malatya Broşürü bastırılmıştır. İlimizin tarihi vo turistik yerlerinin yanı sıra kültürel değerleri, coğrafi ve ekonomik yapısı hakkında bilgiler veren broşürler talep eden kişi ve kuruluşlara dağıtılmaktadır, Ayrıca yurt içi ve yurt dışından mektupla Müdürlüğe başvuran kişi vfl kuruluşlara söz konusu broşür gönderilmektedir. İl Özel İdare Müdürlüğünün katkılarıyla İlimizi tüm değerleriyle tanıtan Web Sitesi hizmetine devanı etmektedir. Bı sayede Malatya'nın tanıtımı daha hızlı yapılmakta, ayrıcH internet üzerinden bilgi talep edenlerin ihtiyaçları anında karşılanmaktadır.

NEMRUT DAĞI VE ÖNEMİ: 1987 Unesco Nemrut'u insanlığın KültM Mirası Anıtı ilan ettiği platform oluşturmak için dağın tepesinden 200.000 m3'lük kütle elle yontulmuştur. Bu platform üzerinde, 150 m çapındaj matematiksel bir konu inşa edilmiştir. Uzak bir vadiden çıkartılan ve her biri Û ton ağırlığındaki taş bloklar dağın tepesine taşınmış ve her biri 10 m yüksekliğinde 10 anıt yontulmuştur. Dünyanın en büyük horoskopu buradadır, Bu horoskop Ay'ın üç Gezegenin ve Leo'nün 19 yıldızının 2100 yıl önceki konumlarının betimlendiği 2x2.5 m büyüklüğünde taş bir plakaya oyulmuş, dünyanın en eski horoskopu olan Aslanlı Horoskop tur. 500 m den daha uzun yazıtlarda bir krallığın öyküsü anlatılmaktadır. Eşsiz sanat üslubu eski Yunan ve Pers etkilerini yansıtır. Bu özelliğiyle eser Dünyada tektir.

Kommagene Kral; II.Antioçhos'un açık haya tapmağı olarak AnkiH Dağlarının 2150 m'lik zirvesine inşa ettirdiği bu eşsiz esere İlimiz Pütürge İlçesl| Tepehan Beldesi üzerinden ulaşmak mümkündür. 98 km'lik bu yol Turizm Bakanlığının sağladığı ödenekle önemli ölçüde iyileştirilmiş, standartlara uygun hale getirilmiş ve ulaşıma hazır durumdadır. Turizm sezonu İlimiz üzerinden çok sayıda yerli ve yabancı turist Nemrut Dağı'nı ziyaret etmektedir.

 

MALATYALI OSMANLI ULEMASI

Kaynak: Sadık ALBAYRAK: "Son Devir Osmanlı Cilt 1,2,3,4 İstanbul-1980 A-Ciltl: İstanbul 1980

1 - İsaoğlu Abdulkerim Kadri Efendi, (1881 -?), s.78

2-        Darende'li Abdurrahman Zait Efendi (1883-?), s.54

3-        Hüseyin Avni Efendi B-Cilt2:İstanbul1980

l - İbrahim Behçet Efendi (1841 -1901), s. 190

2-        İbrahim Zihni Efendi (1860-61 -?), s.235

3-        İshak Sıtkı Efendi (1878-?), s.248

4-        Darende'li İbrahim Efendi (1877-?), s. 166

5-        Arapgir'li Celaieddin Efendi (1869-?), s. 19 6-Arapgir'li Hüseyin Efendi (1863-64-?), s. 113 7-Arapgir'li İbrahim Efendi (1872-?), s. 193 C-Cilt 3: İstanbul 1980

I           -Arapgir'li Mehmet Hamdi Efendi (1872-?), S.248

2-        Arapgir'li Mehmet Hazmi Efendi (1871 -?), s.261

3-        Darende'li Mahmut Efendi (1824-?), s. 14

4-        Darende'li Mehmet Efendi (1880-1918), s.53

5-        Darende'li Mehmet Emin Efendi (1871 -?), s.254

6-        Darende'li Mehmet Kazım Efendi (1873-?), s.300 7-Hekimhan'lı Mahmut Efendi (1857-58-?), s. 16

 

8-        Hekimhan'lı Mehmet Hayri Efendi (1846-?), s.258

9-        Hekimhan'lı Hulusi Efendi (1844-1919), s.281

10-      Malatya'h Kemaleddin Efendi (1837-8-1910?), s.8

II         - Malatyalı Keşgaf Efendi (1861-2-1938), s.9

12-      Malatya'h Ferit Efendi (1860-1 -?), s.27

13-      Malatya'h Mehmet Efendi (?-1883/84), s.63 D-Cilt4:İstanbull980

1 - Arapgir'li Mehmet Rüştü Efendi (1818-?), s.61

2-        Arapgir'li Mustafa Fehmi Efendi (1839-1905). s. 195

3-        Darende'li Mustafa Hilmi Efendi (1843-1893), s.214

4-        Darende'li Mümin Efendi (1864-?), s.280)

5-        Malatya'h Mehmet Sait Efendi (1874-?)

6-        Malatya'h Mustafa Asım Efendi (1877-?), s.86

7-        Malatya'h Osman Avni Efendi (1849-1916), s.306

 

 

MALATYALI YAZARLAR

 

-LCiLT-

 

Abbas El Haram-i Malatyevi / Abdel Basit El Malati / Abdülhalik Güdevaııı / Abdullah İrfani / Ebul Farac / FetuUah Musuli (Darendevi) / Hayret Efendi / İbrahim-i Rumi (İbn-i Mehmet Bin Malati) / Karabaş Veli / Mehmed Bin Ömer Darendevi / Mehmed Niyazi-i (Mısri) Malatyevi / Muhammed Bin Gazi / Raşil Mehmed Efendi / Sadreddin-i Konevi / Şeyhülislam Arif Hikmet / Yusuf Kamil Paşa / Hulusi Efendi Esseyid (Ateş, Osman Hulusi) / Abacı Tahir /İbrahim / Balansı, M. Sedat / Balı, Prof. Dr. Muhan / Beşer, Rıza / Barut, Prof. Dr. Asını / Belli, Şemsi / Büyükarkm, Bekir / Cengiz, H.Mehmet Ali / Çekmegil M. Sait I Çekrnegil, Selami / Çetintaş, Prof. Dr. Sedat / Çiftlikçi, Ramazan / Çoban, Halil İbrahim / Çolak Hüseyin / Dulkadir Hilmi / Efendigil, Bedrettin / Elibüyiik, Mesut / Eralp, Prof. Dr. Osman Nuri / Ergil, Osman Nuri /Eroğlu, Ebubekir I Ertem, Ahmet / Ertem, Dr. Abdullah / Erzen, Ahmet Atıf Prof. Dr. / Evliyaoğlıı Gökhan / Evli-yaoğlu, Kamuran / Gedik, Namık / Gedikoğlu, Münir / Göktürk Mustafa Gündüz/Göğebakan, Göknur/Gülseren, H. Mehmet/Gülseren, Cemil / Günaydın Metin / Güngör, Necati / Helvacı Ali / Işık, Prof. Dr. Fahri / Kaftan. Mustafa / Kaleli, Lütfı / Karlı-dağ, Abdullah Cevdet / Karamehmedoğlu, Hüseyin Avni / Kara-taş, Hasan Hüseyin / Kaygusuz, Vahap / Kazana, Prof. Dr. Osman / Kazancıgil, Prof. Dr. Tevfık Remzi / Kelemeroğlu, Sabri / Kıyal, Mehmet / Kekeç Ahmet / Kurukafa, Vedat / Kuşçuoğlu, Mustafa / Meral, Kadir I Minnetoğlu, İbrahim / Oğuz, Mevlüt / Olcaytu, General Turhan / Özalp, Nazmi /( Özalp, Necdet / Özde-mir, Abdullah Ortaç / Özerol, Süleyman / Özmansur, M, Avni / Parlak, Prof. Dr. Mesut / Sezer, Emin / Söylemez, Dr. Mehmet /[ Şahhüseyinoğlu, M. Nedim / Şahin, Hüseyin / Şentürk, H. Ahmet / Türkdoğan, Prof. Dr. Orhan / Üzmez, Hüseyin / Yalvaç, Celal / Yavuz, Abdullah / Yuvalı, Abdulkadir / Yücebilgin, Dr. Yusuf Ziya / Yücel, Fikri / Yıldırım Hüsamettin / Tunç Muzaffer/Yazıyan Halil / Dr.Sadık Özen / Hilmi Keyhıdır / Mehmet Göçer / Mustafa Kaftan / Doç.Dr. Bayram Asma / Süreyya Soyman / Bülent Korkmaz / Mehmet Uiuğtürkan / Mustafa Çağatay / Alişan Hayırlı / İskender Korkut / Yaşarj Yaman/Halil İbrahim Kılıç/Raşit Kısacık.

MALATYA'LI ŞAİRLER

Tarih boyunca Malatya'da birçok şair yetişmiştir. Bunlarda! ulaşabildiklerimizin hayat hikayeleriyle şiirlerinden örnekler vermek suretiylü üç ciltlik "Malatyalı Şairler Antolojisi" adı altında bir seri yayınlamış bulunuyoruz.

Antoloj ide yer alan şairlerimizin adları aşağıdadır:

 

AŞIKÎ ABACI Tahir - ALİM Adil - ARAY Macit - ARKIN Ramazan (iökalp - AŞİKİ Ahmet -ATEŞ Osman Hulusi - BAKAİ (Abdulbaki) - BAKAL Hasan - BAYLAR Ömer Hulusi -BELLİ Şemsi - BEŞER Rıza - BEYANİ H. İbrahim GÜLEÇ - ÇEKMEGİL M. Said DÜZLEME Mustafa - EMEK Reşat < cmal - EROĞLU Ebubekir - ERTEM Ahmet - ERTEM Abdullah - ERTURK Nedim - EVLİYAOĞLU Gökhan - FAHİMİ Abdurrahim - FAHRİ Abdullah Horani - FAKİRİ (Cafer Baba) - FENERCİOĞLU Baki - FETHİ İbrahim Talip -(i EDİK Namık - GÖKTÜRK Mustafa Gündüz - GÜLBAŞ Aliekber (Ekberi) (İÜLSEREN Mehmet - GÜLTEK Mehmet - GÜR Fehmi- GÜRBÜZ Ali -(İÜVEN Yahya - HACIHATİROĞLU Abdullah Özlemiz - HARIM İsmail -HAYRET Mehmet - İDRAKİ Ahmet - İNANÇ Zülfıkar - KARABULUT Sebahattin - KARLIDAĞ Abdullahcevdet - KELEMEROĞLU M.Sabri -Ki YAT Mehmet - KOLUAÇIK Hıdır - KORKMAZ Turan (Cafer Turaç) -KURRAZADE Mehmet Said - KUSURİ Ömer - MECRUHİ Süleyman -MENGÜŞOĞLU Metin Önal - MİNNETOĞLU İbrahim - NECATİ - NECEF II. Ali Osman - NİHANİ Salih - NİYAZİ Mehmet Mısri - ÖZER Hamdi -ÖZTİMUR Abdulkadir- PENAHİ Mustafa Müslüm Ocak - PERVANE (Sinan) -RAŞİT Mehmed - REMZİ Mehmed Mevlid - REMZİ RENGİ Mehmed - SABRİ I lüseyin - SADIK Hüseyin - ŞEHRİ Ali - ŞENTÜRK Ahmet, TAİP İbrahim -TARAR Abdullah - TURA Mehmet Nazmi - ULU Şükrü Erdoğan - ÜNALDİ ( umaii -YALDIZ Süleyman -YUSUF Kamii -YÜCEL Ahmet.

-103-

 

 

AKÇADAĞ, İbrahim Galip - AKINCI, Turgut - AKINCI, Muharrem I AKSU, Mahmut - AKGÜN, Mahmut - ALTUN, Aşık Balı - APAYDIN, Hasan • AŞIK, Ali ATEŞ, Kemal - AYDOĞAN, Mehmet - BALARISI, Mehmet Sedat -BALBAL, Emime BALTA, Ali Osman - BAŞAR, Vahdet - BAYINDIR, NecnJ

-          BİLGİN, Besut Yavuz BÖLÜKBAŞI, Metin - BULUN, Adil - BÜYÜ-KARKIN, Bekir - ÇAĞPAR, Muhittin ÇAKINBERK, Davut - ÇIRAK, A. Işıl -ÇOLAK, Hüseyin - ÇORLU, Zekeriyya DEĞİRMENCİ, Kadir - DERİNKÖK. Abdulvahap - DİLDARİ, Hasan -ERGÖNÜL, Mehmet - ERDEM, Bahattin J ERDOĞAN, Ömer -ERDOĞAN, Ata - EKİCİ, Şeydi Battal ERTAŞ, Servet -ENTAŞ, Mehmet - ERSOY, Hüseyin Fevzi - EYÜPGİLLER, Servet (Kiper) i FADILLIOĞLU. Nihat - FINDIKLI, Hasan Tahsin - GEDİKOĞLU, Mehmeü Münir - GEDİKOĞLU, Mahir - GEMUHLU-OĞLU, İrfan Sıtkı - GÖÇMEZJ Mustafa Sıtkı - GÜLSEREN, Cemil - İLTER, Vahit - İNAN, Bünyamin Nejat J IŞIK, Acınan KAFTAN, Mustafa Nuri - KARAAĞIÇ, Aşık Osman - KAYA, Şevket -KAYA, Ayten KAYA, Mahir Kılıç - KENDİRLİ, Mehmet Mustafa J KESKİNKILIÇ, Mustafa - KİPER, Osman Rafet - KOÇER, Hacı Mehmet -KORKMAZ Gülsen - KORU, M. Nedim - KOTAN, Turgut - KÖROĞLUJ Bayram - KURT, Mustafa - KÜLAH, Ahmet Turhan - KUŞCUOĞLU, Mustafa] MECRUHİ. Hacı Süleyman •- MEHMED, Ragıp - OCAKÇIOĞLU, Arif • ÖZMANSUR, Mustafa Vahap - ÖZMANSUR, M. Avııi - ÖZENDİ, Mahmut J ÖZDEMİR, Hüseyin - ÖZER, Ali Rıza - ÖZER, Nihat - ÖZ-TAŞ, Ahmet Selami

-          ÖZATALAY, Şinasi - ÖNDER, Ahmet -POLAT, Muzaffer - SANİH, Seyyit Al|

-          3EMERCİOĞLU, Ali Haydar - SÜREKEN, Vahap - SOYLU, Aydın - ŞAHİN Hüseyin - ŞAH, Sultan ŞEHİTOĞLU, Mahmut Nedim - ŞENER, Emine ŞEKERCİ, Kemal - ŞENOZAN, İmam ŞURBİ, Abdurrahman -TARAR, Ahm

• TOPAL, Nevzat - TOPÇU, Ali •- TALİP, İbrahim Fethi - TUNCEL, Hasan Bas

TOSUN, Oğuz - TURAN., Hasan - TUNA, Hikmet - ULUĞTEKİN, Hanin

YALVAÇ, Celal - YAPRAK, Sami Selçuk - SEZİK, Yasemin - YAZGAN, Hali

YAZICIOĞLU, Muharrem - YEROĞLU, Nevzat - YETKİN, Nüvit - YETKİ

Talat - YURTSEVER, Veli - YURTSEVER, Abdullah, YURTSEVER, Ali

YILDIZHAN, Nihat - YİĞİT, Baki - YÜCEL, Kazım - YIRIK, Hüseyi

ZENGİN, Resul - ATIRAN, Mehmet - KARAKUŞ, Ziya - KARANİ, Veysel

 

AKKOYUNLU, Adil - AL YÜZ, Mustafa - ATALAY, Ramazan -AYABAKAN, Nedim - ATEŞ, İbrahim Alaaddin - BARS, Ziya - ÇAĞLAR, Hasan - ÇİFTÇİ, Erol - ÇOBAGOĞLU, Murat -DEMİRTAŞ, Ali Kaya -ERDOĞAN, Kemal - ERGÜN, Alaaddin - ERTEM, Suphi - GÖNENÇ, Yaşar Abdurrahman - GÖRGÜLÜ, Mehmet - HALİLOĞLU, Gülhan - İLKILIÇ, Metin - KALOĞLU, Nihat - KARAHANOĞLU, Mehmet Refik - KARA-KAŞ, lahsin-KEŞŞAFOĞLU, M. Esad - KURTULMUŞ; Işık -KUTLU, Sülbiye -MERİÇ, Selma ÖZDEMİR, Abdullah Ortaç -ÖZDOĞAN, M. Yaşar - ÖZER, Metin - ÖZEROL, Süleyman -ÖZMEN, İsmail - ŞAHİN, Cafer - ŞAHİN, Yüksel - SARIMEŞELİ, H. Süleyman TATLICI, H. Mustafa - Turgut ÖZAL -A KSÜT, Serpil - UZAL, Şenay - YİĞİT, Nizamettin - GELİR, Şahin Antoloji Dışında Tesbit Edebildiğimiz Malatya'n Şairler: Necla ÖZMANSUR / Turan YILMAZ / Mustafa KAZANCI (Sefil Aşık) Kul SEVİNDİK /Ahmet YENİCELİ / Aşık Ahmet / Mev-lüt KILIÇ / Esiri /Aşık Safine /Aşık Bekir/Mehmet DOĞAN / Yılmaz ÖZER (Aşık Mutsuz) / İbrahim SALTAM (Aşık Sultan) / Yusuf Kenan GÖZCÜ / Cumali DEVECİ / Eyüp I'RASLAN / Hüseyin ÖZDEMİR / Arife KALENDER / Ali AKSÜT/ Mustafa PERÇİN / Metin ÇİTİL / Turan KEKEVİ / Vahap KUL / Bozkurtoğlu Umut / Nurettin GÜR / Ramazan ÖZBİLDİRİ / Süreyya SOYMAN / Ü.Mümine ÖZBİLDİRİCİ

 

KAYBETTİĞİMİZ ŞAİRLER

 

 

MALATYA'DA BASIN - YAYIN

 

 

"Malatyalı Şairler Antolojis'inin 1. cildinin neşredildiği 1990 yılından bugüne kadar kaybettiğimiz Malatyalı Şairlerimiz:

MALATYA'LI OLMADIKLARI HALDE, İLİMİZDE BULUNMUŞ OLAN ŞAİRLER

Malatyalı olmadıkları halde, ilimizde bulunmuş şairlerimizin adlarını vermekle yetiniyoruz. Çoğu hayatta olmayan a ünlü ve değerli şairlere minnet ve şükranlarımızı sunuyor, ahirete intikal etmiş olanlarına rahmetler diliyoruz.

Nihat ATSIZ ÇİFTÇİOĞLU - Orhan SAİK GÖKYAY - Melahat SEZENER - Vasfı Mahir KOCATURK - Faik ESAD (Andelip) - Arif Nihat ASYA - Elmas YILDIRIM (Azeri Şair) - Coşkun ERTEPİNAR - Necip Fazıl KISAKÜREK - Sezai KARAKOÇ -Yavuz Bülent BAKİLER - Muhtar ERDENER - Niyazi Yıldırım GENÇOŞMANOĞLU - Mehmet Uytun GÖKTÜRK - İrfan NİKSARLI - Mehmet YARDIMCI - Hasan AKTAŞ -Mustafa Nafiz Sevilen - Mehmet Hulusi Öcal - Rıfat İLGAZ

Baki FENERCİOĞLU (1991) Nihat YILDIZHAN (1993) Mustafa KESKİNKILIÇ (1994) Hasan TURAN İbrahim MİNNETOĞLU Turgut ÖZAL( 1993) O. Hulusi ATEŞ M.Erdoğan ULU Hamdi ÖZER

 

Zülfıkar İNANÇ (1992)

İbrahim MİNNETOĞLU (1993)

Dr. Abdullah ERTEM VahapDERİNKÖK Sami YAPRAK R.Gökalp ARKIN Şemsi BELLİ Mehmet ĞÜLTEK SabriKELEMEROĞLU

 

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar, Malatya'da yayımlanıp, daha sonra yayımını durdurmuş olan gazete ve dergiler aşağıda sıralanmıştır.

Malatya, Vilayet - Ünal, Mehmet Oykan - Fırat, Sait Fırat - Sabah Nevzat Bulun - Burhan Kazancı - Güneş, Ali Fırat - Güneş Selahattin Er - Esen, F. Ozpazarbaşı - YenİMalatya, Rıza İlkbaşaran - Kemal Beyaz - Demokrat Malatya, Celal Bilgili - Malatya Postası, Mehmet Kartal - Malatya'nın Sesi, Necmettin Bilgili - Malatya Postası, Ahmet Fırat - Doğru Söz, Nusret Zapçı -I lilal, Kelam Üstüntürk-Fedai, Ahmet Fırat -Halk Postası, M. Mustafa Kendirli Kayısı, O. Çoğaltma Cemiyeti - Koca Vaiz, Vaiz Kurultay - Türk Sesi, Turan Kurt - Çadır, Şemsi Belli - Seçim, Turan Kepenek -Mişmiş, Yaşar Buluş Adımlar, H. Yılmaz - Haftalık Anadolu, Nihat Yeşilışık - 30 Ağustos, Lütfi Beydağı - Hünerli Eller, Ömer Ustaoğlu, Gülümser Tuncel - Dal, Zülfıkar Sezen Derme, Malatya Halkevi - Yeşil Malatya, Muzaffer Amaç - Bozkurt, Kemal Üstüntürk - İşçinin Sesi, İbrahim Eryüzlü - Ufuk. Haşim Türkmen - Son Söz, llamid Fendoğlu - Yeni Haber, Bahattin Erdem - Sebat, Lütfi Kaleli Yeni Malatya Postası, Muzafer Akalın - Beydağı, Hasan Anlar. İsmail Yılmaz Milli Mefkure, Adil Akkoyunlu - Görüş, Münir Mumcu, Yakup Memiş - Mişmiş, Fuat ('esur - Birlik, Malatya Yerel sekiz gazete adına İsmail Yılmaz Hareket, Muhlis Yalvaç -Işık, Ali Kan - Çoban, Zülfıkar İnanç - Ekspres, Cumali Sayan -Evren. Sabahattin Yılmaz - Hekimhan Ekspres, İsmail Yorulmaz -Türbun, Sabahattin Yılmaz - Yeni Akçadağ, N.Gücük - Yeşil Darende, Mehmet Göçer - Haşhaş, Mehmet Göçer - Şıpşıpı, Sadık Özen - Mişmiş, Dr. Sadık Özen - Arguvan, Ağguvanlılar - Yeşil Pütürge'nin Sesi - Balaban. Teknece, Osman *Cengiz -Ticaretin Sesi, Kaptan Olgun - Tohma, Darende Öğretmenler Demeği - atılan. Balaban, Mevlüt Akbalaban - Darende Postası, Mehmet Göçer -Haber, M. Ali Cengiz - Yeşilyurt, M. Nedim Dinçer - Anadolu, Turgut Genç - Kırkgöz, Rıza Turhan - Malatya Doğuş, Mehmet Küçük - Yeşilova, Vahap Gökçek - Malatya (May, İzzet Ünsalan -Son Haber, Dursun Boran -

Festival - Mişmiş, (Kayısı Festivali veya Bayramı kutlama komitesi -I lamle özel sayılan (her yıl geleneksel kayısı bayramında yılda bir kez çıkarılır.)

Yeni Adım, Malatya Lisesi / Derme, Derme İlkokulu / Bizim Şehrimiz, Malatya Belediyesi /Yorum, Yaşar Karaaslan / Manşet, Bülent Sançiçek /Tahlil, Erdoğan Sami Oflaz / Özgür, M. Atılgan / Şoförün Sesi, Ramazan Baykara / Malatyalının Sesi, Veysel Karanı / Kernek, Vedat Erdoğan / Kırkambar, Hasan Aktaş/Açıksöz, Mehmet Akbulut/Logo, İnö.Ünv. Sosyal Bir. Böl./

 

MALATYA'LI SANATÇILARIMIZ

Bilindiği üzere, sanat; bir duygunun, bir tasarının ya da güzelliğin ortaya konulup anlatılmasında kullanılan yöntemlerin tümüdür. Bu anlatımla ortaya konulacak üstün eserlerin daha güzel yapılması için uygulanan kurallardır. Bir başka ifade ile her yetenek, bir yaratılış ve esere, yapımına kendisini severek verebilme o eserle varolabilme gücü ve becerisidir.

Sanatla kültür, birbirlerini tamamlayan ve içice süregelen iki kavramdır, sanat kültürün bir parçası sürükleyicisidir. Sanatsız kültür, kültürsüz sanalı düşünmek mümkün değildir. Birbirlerini beslerler, kültür sanatı geliştirir, sanatla da kültür geleceğe aktarılır.

Güzel  olan  herşey sanattır.  Güzel  konuşmak, güzel yazmak, güzı oynamak, hele hele güzel resim yapmak, şiirlerde buluşmak ve de güzel söylemek. Özünde güzellik ve yaratıcılık taşıyan herşey sanatın kendisidir. Bu sanatı icra eden de sanatçıdır ve sanat toplumun ortak malıdır.

Malatya bu yönüyle de özelliği olan bir bölgedir. Çoğu sanatçılara ilham kaynağı olmuş, bünyesinden sanatçılar yetiştirmiştir. Bu sanatçıların "Adsız Kahramanlar Örneğiyle" birçokları unutulmuş veya mütevazi kişiliği ile toplumdan saklanmışlardır. Bunlardan tesbit edebildiklerimizin adlarını vermekle yetineceğiz:

RESİM - HEYKEL-KARİKATÜR-GRAFİK:

Prof. Dr. Mehmet BAYHAN / Prof. Dr. Aytaç AÇKAL1N / Prof. Dr, İbrahim BOZKUŞ / Vahap TAŞKINSOY/Vahap DEMİRBAŞ / Sevü APAYDIN / Necmettin DEMİRLER / Suhendan H.FIRAT / Emin GÜLER / Mustafa DÜZLEME / Şamil GÜLSEREN / Gülbiz UĞUR / İbrahim ÇOBAN / Emin GÜLER / Dr. Yusuf ERKİŞİ /Belgin Onar DURMAZ, / Mehmet GÜLERİ / Hülya ÇALIK / Şefik BAYRAM / Engin İNAN / Mehmet OFLAZ / Mehmet OĞUZHAN/Hüseyin SUNA/NejdetTÜKEL/Mesut YAŞAR...

KENDİLERİNE ULAŞILAMAYAN SANATÇILAR : Coşkun ÇULCU / Şahin İMER / Yurdagül GÖKER / Mustafa HAZAR / Cemal KARAKAŞ j TemurAKGÜNDÜZ /Turgut TOKAT/Sait GÖÇER...

FOTOĞRAFÇILAR : Mustafa TÜRKYILMAZ / Mehmet KELLECİ -Zeki DAĞ (Belediye Fot. Foto Rekor) / Mehmet BAYHAN / Tansel KARADAĞ / Hasan TUNÇ EL / Bekir SÖZEN / Foto Sümer Cemal GÜLPIN AR / Foto Spor Yusuf UĞRAR / Foto Yeşim Mustafa TERECE / Foto Kemiksiz Mustafa ÜNVER / Foto Mehtap Alaattin KARAOĞLU / Foto Arzı Erol SÜRÜCÜ / Foto Arzu Mehmet SÜRENKÖK...

TİYATRO VE SİNEMA SANATÇILARI: Dilaver UYANIK / Kemal SUN AL / Üyas SALMAN / Kenan IŞIK / Gani SAVATA / Mahmut ERKUŞ / Vasfı Rıza ZOBU / Ünal KÜPELİ /Yasemin YALÇIN / Hadi AKSÜT...

 

BESTECILER - SES VE SAZ SANATÇILAR :

BESTECİLER: Udi Nevres / Fahri KAYAHAN

SAZ SANATÇILARI: Udi Nevres / Tamburi Fahri KAYAHAN / Kemancı Kalender/ Udi Dr. Nazmi ÖZALP / Bağlamacı Muzaffer DALMIŞ / Bağlamacı Yusuf KITLIK / Tanburi Bayram ÖZB AY / Davulcu Hasan / Davulcu Saim...

SES SANATÇILARI: Nevres ORHON / Fahri KAYAHAN / Necati (OŞKUN / Hakkı COŞKUN / Mehmet COŞKUN (Karabacak) / Sami KASAP / Zehra BİLİR / İbrahim TEMO (Seit Mentuni) / Kemal ÇIĞLIK / Selahattin ALPAY / Belkıs AKKALE / Yüksel ÖZKASAP / Mine ve Alanur COŞKUN Kardeşler / Ufuk ERBAŞ / Ali' DEMtRHAN / Kemal KESKİN/ Selçuk ALAGÖZ / Rana ALAGÖZ / Füsun ÖNAL / Zerrin ÖZER / Tulay ÖZER / Selçuk URAL / İlhan KIZILAY / Fahri ÖZYILDIRIM / Bedri KARAHAN / ('umali DUMAN / Nusret DEMİR / Tenekeci Bayram / Hasan DURAK / Alev SAYIN / Metin MİLLİ / Mahmut KIZILKAYA / Mehmet ŞAHİN / Erhan YILMAZ/Teslim BUDAK...

DEYİŞLER : Derviş Mehmet / Aşıki Ahmet / Bali Altım / Ali GÜRBÜZ / Ali KARAHÖYÜKLÜ / H.îbrahim GÜLEÇ (Beyanı) / Darendeli Kusuri, Ali EkberGÜLBAŞ.

FAHRİ KAYAHAN (1917-1969)

Ölümünün üzerinden seneler geçtikçe Fahri Kayanın adından daha çok söz edilmeye babandı.

Besteci, tamburi ve icracı Fahri Kayahan 1917 yılında Malatya'da doğdu. Memleketin eşrafından varlıklı Gaffar Ağa ailesindendir. Karaköylü Reşat iTcndiden tambur dersleri aldı. Evlendi. Bir kızı oldu. 30 Ocak 1936 tarihinde eşinin ölümüne sebep oldu. Tutuklandı. Olayın kaza sonucu meydana geldiğine karar verilerek 10 Şubat 1936'da serbest bırakıldı.

Bu olay üzerine ailesi ile birlikte İstanbul'a göç etti. Orada gazinolarda çalıştı, beste çalışmalarını geliştirdi. "Şu dağları delmeli" ve "Sarı Kurdele" ıülküleri ile büyük üne kavuştu. Türk Halk müziğinde büyük bir çığır açtı. Ünü yurt dışına ulaştı.

Türkçe'nin konuşulduğu yerlerde türkü ve şarkıları dillerden düşmez oldu. I laik müziğimize kabuk değiştirmiş olan büyük sanatçının günümüzde de zevk ile dinlenen şarkı ve türkülerinden birkaçı: "Şu dağları, delmeli" "Keklik dağlarda cağlar" "Ayrılık ateşten bir ok". 22/4/1969'da Haseki Hastalığından öldü.

Gelecekte Türk Müziğinin tarihi yazılırken Fahri KAYAHAN'dan çok söz edilecektir.

 

 

 

Bugün 1 ziyaretçikişi burdaydı!
GEMİLERİ YAKTIK BİZ GAYRİ DÖNÜŞ YOK BİZE...  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol